MEALCİ KARDEŞLERİN DE MEZHEBİ
VARDIR
Semt
pazarında satış yeri olan bir çingene delikanlısını gördüm, selam verdim,
Nasılsın? dedim.
-
Yediye kırk üç
halindeyim dedi.
-
İşler nasıl?
Dedim
-
On bire altı
dedi.
Yanımdaki arkadaş, senin soruları anladım ama
cevapları anlamadım dedi.
Ben de ona, bu arkadaş, değerli bir tanıdığımın denetimi
altında Kuran meali okurlar. Bu verdiği rakamları ben ezberledim, çay içerken
sana Kuran-i Kerimden yedinci sürenin kırk üçüncü ayetini okuyunca ikimizde
anlayacağız dedim.
Nasılsın soruma:
الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا
وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَا أَنْ هَدَانَا اللَّهُ
"Bizi
buraya kavuşturan Allah'a hamd olsun.
Eğer Allah bize hidayet vermeseydi, biz doğru yolu bulamazdık... (Araf
süresi ayet 7/43) cevabını veriyor.
-İşler
nasıl? Soruma:
وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِي الْأَرْضِ إِلَّا
عَلَى اللَّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي
كِتَابٍ مُبِينٍ
Yeryüzünde kıpırdayan hiç bir şey
yoktur ki rızkı Allah'a ait olmasın. Onların duracak yerlerini de, emanet
bırakıldıkları yeri de bilir. Hepsi apaçık bir kitaptadır. (Hud süresi ayet 11/6)
diye cevap verdi dedim.
Ömründe hiç
bir defa Kuran-i Kerimin anlamını okumamış ama hep meal okuyanların aleyhinde
olmuş insanlardan bunlar bin defa daha doğru iş yapıyorlar.
Yalnız
mealle işi hallederiz, bizim hadislere, ve tarih boyunca Kuran ve Hadisle
meşgul olan imamlara ihtiyacımız yok diyenler de Kuranı anlamadan meal
okuyanlardır.
Onlardan, beni
sevdiğini söyleyen biri, kendisi Hadisleri kabul etmeyerek doğru yolu bulduğundan,
beni de çok sevdiğinden irşat etmek için yanıma
geldi.
İkindi
namazı okunmuştu. Biraz sohbetten sonra Namazı kılalım dedim ve kalktım.
Sünneti de
kılalım deyince o yerinden kalkmadı, ben Sünneti kıldım, ayağa kalkınca Kamet
getirmeye niyetlendi ama ben ona Kamet getirmek Sünnettir, senin prensiplerini
bozmamak için ben Kamet getireyim dedim ve hem Müezzinlik hem İmamlık yaptım.
Namazdan
sonra Farz namazları nasıl kılarsın?
deyince Senin kıldığın gibi dört rekat kılarım dedi.
-
Ezana karşı
değilsin değil mi?
-
Değilim.
-
Ama Ezan okumak
sünnet.
-
Kamete karşı
değilsin?
-
Değilim.
-
Kamet de sünnet.
-
Erkek çocukları
sünnet etmeye karşı mısın?
-
Değilim.
-
Sünnet olmak da
sünnet.
-
Namaz kılmaya
başlarken Tekbir getirirken elleri kaldırmak sünnet.
-
Elleri bağlamak
sünnet.
-
Euzü besmele
çekmek sünnet.
-
Kıyamda iken
Fatiha okuyun diye bir ayet yok.
-
Namaz içindeki
tekbirler, Rukudaki ve Secdedeki tesbihler sünnet. Ne yapacaksın şimdi?
Oturuşlarda okuduğumuz Ettehıyyatü bir hadistir. Sübhaneke hadistir.
-
Bütün bunları
kaldırıverirsen ne yapacaksın?
-
İkindi namazının
farzının dört rekat olduğunu Sevgili peygamberimizden öğreniyoruz.
-
Sevgili
peygamberimiz:
-
صَلُّوا
كَمَا رَأَيْتُمُونِي أُصَلِّي
-
Beni namaz
kılarken gördüğünüz gibi kılınız buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. Ezan,
Babül-Ezan lil müsafir)
-
Ya Allahın
elçisine uyarak namaz kılacağız veya Nasrettin hocanın hindisi gibi sessiz ve
hareketsiz duracağız.
-
Sonra senin
mezhebin var. dedim
-
Hayır yok.
-
Var.
-
Vallahi yok
-
Billahi var.
-
Ben Kuranı
okuyup ona göre amel ediyorum. Dedi.
-
Kuranı
Arapçasından okuyup anlayabiliyor musun?
-
Hayır.
-
Mealden
okuyorsun?
-
Evet.
-
İşte mezhep odur.
Ben Hanefiyim. İmam Ebu Hanife (Allah ona rahmet eylesin) Kuranı ve Sünneti
okumuş, Tabiini görenlerden eğitim almış ve anladıklarını yazmış, ben de onun
yazdıklarına göre amel ediyorum ve amelde mezhebim onun yazdıkları oluyor.
-
Sen de bu mealini
okuduğun kişinin yazdıklarına göre amel ettiğinden amelde mezhebin o kişi
oluyor dedim.
-
Elindeki meal
kimin? Diye sorduğumda Süleyman Ateşin meali olduğunu söyledi.
-
Bak, dedim,
Süleyman Ateş bey, anladığını sayfanın kenarına yazmış. Sen onu okuyup ona göre
yaşamaya çalışıyorsun, sen Ateş mezhebindensin. Benim mealim de yayınlandı.
Benim mealdekiler, benim anladıklarımdır. Ona uyarsan, Toptaş mezhebinden
olursun. Kuran-i Kerim kime nazil olmuşsa onun anladığı, tebliğ ettiği, anlattığı,
uyguladığı en doğrusudur dediğimde aklına yattı ve gitti.