ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    ÇOBAN DEYİP GEÇMEYİN


     ÇOBAN DEYİP GEÇMEYİN

    16/12/2022

    Mahmut Toptaş

    Uysal, yumuşak başlı koyun ve keçilerle uzun zaman birlikte olduklarından uysallık, yumuşak huyluluk, onlara da geçermiş.

    Güzel ahlakın, merhametin, şefkatin örneği olan peygamberlerin hepsinin çobanlık yaptığını haber verir sevgili peygamberimiz:

    ???? ????? ?????????? - ??? ???? ??? - ???? ?????????? - ??? ???? ???? ???? - ????? « ??? ?????? ??????? ???????? ?????? ????? ????????? » . ??????? ??????????? ???????? ??????? « ?????? ?????? ?????????? ????? ?????????? ??????? ???????
    "Allahı gönderdiği her peygamber, çobanlık yapmıştır. Ashabı/arkadaşları, ?Sende mi ey Allah?ın Rasülü?? dediklerinde ?Evet,  ben de bir miktar kırat/para mukabili Mekke ehline koyun güttüm." dedi." [Buhari, Sahih, K. İcare, bab 2)

    Rabbimiz, Kasas süresi 28/27 de haber verdiğine göre Musa aleyhisselam, Firavunun sarayında yetiştikten sonra Mısırı terk edip Medyen?de Şuayb aleyhisselamın yanında on yıl çobanlık yaptığını haber verir.

    O çoban, kendisine peygamberlik verildikten sonra dünyanın en zalim kralları Firavun?un zulme dayalı saltanatına son vermişti

    Ben, bir çoban tanıdım.

    ABC yi de, Elif-Bayıda bilmezdi.

    Güttüğü davar sürüsünü iyi tanıyan ve gözü gibi koruyan iyi bir çobandı.

    Oğlak nedir, kuzu nedir, çebiç nedir, toklu nedir, seyis nedir, keçi nedir, koyun nedir, teke nedir, koç nedir, yazmış nedir bilirdi.

    Hepsinin yaşına göre sorunlarını, çocuğunun sorunu gibi tanırdı..

    Hangi mevsimde, hangi dağda hangi otlar daha iyi yetişir, oğlak veya tekeye hangi ot daha faydalı olur bilirdi.

    Beş yüz kadar canlının her birinin hastalığını görür ve tedavi ederdi..

    Kurtların kapmasına, hastalığa, açlığa ve parçalanıp dağılmaya karşı sürünü korurdu..

    Böylece merhamet damarları yumuşayıp güçlenirken topluluğu nasıl yöneteceğinin eğitiminden de geçmiş olurdu da fakat farkında olmazdı..

    Sevgili peygamberimiz:

    ?????????????? ??? ?????? ?????????

    ?Sekinet? sakinlik, dinginlik, kendiyle barışıklık, içi huzuru, koyun besleyenlerdedir.? buyurmuştur. (Buhârî, Sahi, K. Menâkıb, bab 2)

    Televizyonlarda, her gün, herkese, her şeye karşı olan, cızırtılı sesiyle cazgırlık yapan profesörle kıyaslamak bile çobana hakaret sayılır.

    1960 lı yıllarda Belçika hükümeti işçi istediğinde o da kaydını yaptırır.

    Bir kaç ay geçmeden filan tarihte Ankara?da olunuz diye davetiye gelir ve o çoban da sürüsünü diğer sürünün içine katıverir ve Ankara?nın yolunu tutar.

    Türkiye?den, Belçika?ya giden ilk işçi kafilesine katılır.

    Yüz kadar işçi, İstanbul Sirkeci tren istasyonundan uğurlanır, üç gün sonra Belçika?da yine tren istasyonunda belediye bandosuyla karşılanırlar.

    Kalacakları yere kadar yol boyunca apartmanların balkonlarından çiçekler atılır üzerlerine.

    Çünkü aylardır okullarda öğretmenler, kiliselerde Papazlar, onlara Türklerin dürüstlüğünden bahsetmişler.

    Durumu öğrenen bu çoban tabii olarak, kendisinin de farkında olmadan bu yüz kişiyi denetim altına alır.

    Kaldıkları pansiyonda, iş yerinde, alış-veriş yerlerinde kadına kıza bakılmayacak,

    İşte kaytarma yapılmayacak,

    Haksız kazanç alınmayacak,

    Kimseyle kavga yapılmayacak,

    Namusumuzla, alın terimizle kazanıp ülkemize dönülecek kuralını kor ve başkalarının hakkını yemedikleri gibi kendi haklarını da yedirmez.

    Bu denetim birkaç ay devam ederken öğretmenlerin ve papazların söylediklerinin doğruluğunu ispat ederler.

    İşçi sayısı çoğaldıkça kontrol elden çıkar.

    Beş yüz keçiyi güden çobanın, beş bin keçiyi güdemediği gibi olur.

    Hem eski yazıyı hem de yeni yazıyı bilmeyen bu çobanımız, tek kişinin bu işlerin altından kalkamayacağı kanaatine varınca, birkaç arkadaşıyla bir araya gelerek ?Bizi bunlardan farklı kılan dinimiz. Biz, dinimize sahip çıkarsak, din bizi korur.

    Öyle ise Kur?an kursu açalım, hem kendimiz, hem çocuklarımız Kur?an öğrenirken buluşacak bir yerimiz olsun ve birliğimiz dağılmasın? derler ve ilk Kur?an kursunu açarlar.

    Aradan Kırk yıl geçer. Türkiye?de öğrenemediği Kur?an-ı Kerimini Avrupa?da öğrenir.

    Çocuklarının hepsi hem ülkenin resmi okullarında okur, hem de Kur?an Kursundan mezun olurlar.

    Bulunduğu eyaletin küçük kasabasında belediye başkanı, emniyet müdürü, onun dürüstlüğüne öylesine inanmışlar ki, söylediği söze kanıt istemeden kabul eder hale gelmişler.

    Bir gün şehrin emniyet müdürü, bizim bu çobana gelir ve ?Sizin Türklerden  şu isimli biri, bizim kızlardan biriyle evlenmiş. Beş sene sonra ayrılmışlar ama çocuğu almış ve kaçmış. Altı aydır bulamıyoruz. Bakan bey bizi sıkıştırıyor, bize yardım et? diyor.

    Çoban, ?Adamı tanımıyorum. Tanısam bile sana yardım edemem.

    Beni tanıyanlar senin gibi bana güvenirler.

    O aradığını bulur ve sana teslimden sonra sen onu tutuklarsan ben güven kaybederim.

    Onu bulursam, kadınla bir araya getirsek, anlaşırlarsa sorun olmaz.

    Ya anlaşamazlarsa, tutuklamayacağına, çocuğu elinden almayacağına ve kaybolup gidecek kadar, beş saatlik bir kaybolma zamanı vereceğine, gizlice takip ettirmeyeceğine  söz verirsen ben de araştırayım? der.

    Emniyet müdürü: ?Kanunlara uygun değil ama söz veriyorum? der.

    Ve çoban araştırmak için her şehirdeki tanıdıklara haber salar. Adam bulunur. Çobanın garanti verdiği kendine söylenir.

    Adam, ayrıldığı kadın, emniyet müdürü ve çoban bir araya gelirler.

    Aralarını bulurlar. Çocuk adamda kalmak kaydıyla hafta sonlarını birlikte geçirmeye karar verirler ve işi tatlıya bağlarlar.

    O şehrin Emniyet Müdürü, Belediye Başkanı bizim okuma yazma bilmeyen çoban ayarında, sözü senet bir adamı, kendi ülkesinin tamamında bulamayacağını bildiklerinden İslâm, Avrupa?da hızla yayılmaktadır.

    Güneşin önünü kimsenin kesemeyeceği gibi,

    İslâm?ın önünü kesecek bir güç, bu güne kadar olmadığı gibi kıyamete kadar da olmayacaktır.