ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    ÜZÜLME UMUTSUZ OLMA


     ÜZÜLME UMUTSUZ OLMA

    28/08/2019/Çrşmb/Milligazete

    Biz, parti, ırk, renk, bölge ayırımı yapmadan bütün Müslümanlar, yıldızlar ve yedi kat gökyüzünden daha geniş kalbe sahibiz biz.

    Şahit mi isterler, yedi yüz yıl yönettiğimiz İspanya, Portekiz ve Fransa’nın bir çok bölgesinde yaşayan Hristiyanların barış içinde kılına dokunulmamıştır.

    1453 de İstanbul’un fethinden sonra kimsenin alına, canına, namusuna dokunulmadan bu güne kadar hayatlarını sürdürmüşlerdir.

    Ancak batıdan destek görerek Abdülhamit hanı yıkan paşalar, zarar vermiştir onlara.

    Bu günlerde, yani medeniyetin zirvesindeyiz diye hava atan Amerika ve Avrupa’nın desteğiyle Filistin’de işgalci Siyonistler, bir avuç Müslümanı yok etmek için her gün Müslüman avına çıkıyorlar.

    Neden geçmişte olduğu gibi hala yine Müslümanların olduğu yerlerde gayri Müslimler rahat yaşarken, eskiden İspanya’da, şimdilerde Filistin’de, Keşmir’de, Myanmar’da, Çin’de…dinsizliğin çeşidi ne olursa olsun Yahudi, Hristiyan, Budist, ateist, deist her ne olursa olsun, dünyanın başını ağrıtma görevini ve Müslüman başı alma görevini eksiksiz yerine getiriyorlar.

    Sonuç ne olur?

    Tek başına peygamber olarak gönderilen sevgili peygamberimizin sağlığında Mekke kafirlerinin başkenti Mekke şehrini kan akıtmadan aldığı gibi olur.

    Çünkü Müslümanlar, geniş gönüllüdürler.

    Sekiz milyar insanın yeri vardır göğüslerinde.

    Sekiz milyarın Müslüman olması, canlarının cehennemde yanmaması ve cennete gitmeleri için kendilerinin tapındığı serveti ayaklarına serer, yetmedi kendi canını serer ve şehit olur onları cehenneme sevk edenlerin hakkından gelmek için çalışırken.

    Gönül denizimiz, birkaç Yahudi’nin, Hristiyan’ın, Budist’in, ateistin, deistin….silahlarıyla tükürmelerinden bulanmaz.

    Rabbimiz buyurur:

    وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنْتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ

    “Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer mü'min iseniz mutlaka en üstün sizsiniz.” (Al-i Imran süresi ayet 3/139)

    إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

    “Şüphesiz "Rabbimiz Allah" dedikten sonra, dosdoğru olanlara korku yoktur, onlar üzülmezler de.” (Ahkaf süresi ayet 46/13)

    İki yüz yıldır, İslam dininden bizi uzaklaştırmak için her türlü planı uygulayanlar,  ibadetlerimizden bizi uzaklaştırsalar da imanımızdan uzaklaştıramamışlar.

    Bir örnek vermeden önce size sorayım, Almanya’nın Berlin kentinde bin metre karelik bir arsa üzerine tek katlı bir binayı arsa dahil kaç liraya yapabilirsiniz?

    Tahmin ettiğiniz rakamı beş bin ile çarpınız.

    İşte kadar milyar Euro’yu vererek Avrupa’nın bağrında beş bin cami yapanlar, ameli eksik imanı tam insanlarımızdır.

    Gavurun silahına, parasına ve askerine bakarak ümitsiz olmak, üzülmek yok.

    “Ölüyoruz, gidiyoruz, bitiyoruz…” gibi lafü güzaflar, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların ürettiği yok etme fısıltılarıdır.

    Rabbimiz buyurur:

    إِنَّمَا النَّجْوَى مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذِينَ آَمَنُوا وَلَيْسَ بِضَارِّهِمْ شَيْئًا إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

    “Fısıltı ancak şeytandandır. İman edenleri üzmek içindir. Halbuki Allah'ın izni olmadan onlara hiçbir zarar veremezler. Mü'minler ancak Allah'a tevekkül etsinler.” (Mücadele 58/10)

    Bize bu günlerde en fazla lazım olan şey Allah’a tevekküldür.

    Allah’a tevekkül de kişinin sahip olduğu gücü, Allah’ın istediği yolda kullandıktan sonra sonucu Allah’a bırakmaktır.

    Tevekkül ve amel-i salih/İslam’a uygun eylemimizi hakkıyla yerine getirirsek Allah dilemedikçe kimse bize zarar veremezler.

    Bulana ve öldürene 100 deve vadedilen sevgili peygamberimiz, gece vakti, gizlice Hazreti Ebubekir ile hicret ettiğinde, iz sürücüleri taşın epesine kadar geldiklerinde korkuya kapılan arkadaşına sevgili peygamberimizin “Korkma Allah bizimledir” dediğini haber verir Rabbimiz:

    إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

    “Eğer siz O’na (Rasüle) yardım etmezseniz, Allah ona yardım etmişti. Hani ikinin ikincisi iken kâfirler onu çıkarmıştı. O ikisi mağarada iken arkadaşına (Ebu Bekir'e) "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" demişti. Allah da ona sekineyi (güveni) indirdi ve sizin görmediğiniz ordularla O’nu kuvvetlendirdi. Kâfirlerin (küfür) kelimesini alçalttı. Allah'ın kelimesi, işte o çok yücedir. Allah aziz'dir, hakim'dir.” (Tevbe süresi ayet 9/40)

    Hazreti Musa çocukken insanlık düşmanı Firavunun sarayında yaşatan Rabbimiz, çocuğun annesinin bile üzülmemesi için annesine yardım etmişti:

    وَأَوْحَيْنَا إِلَى أُمِّ مُوسَى أَنْ أَرْضِعِيهِ فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلِينَ

    “Musa'nın annesine; "Onu emzir. Ona (zarar vermelerinden) korktuğun zaman onu denize bırak. Sakın korkma, üzülme. Biz onu geri vereceğiz ve onu Peygamberlerden kılacağız" diye vahy ettik.” (Kasas süresi ayet 28/7)

    Aramızda Müslüman görünen ama Müslüman olmayanları bilmemize gerek yok. Onlar ve onların beraber olduğu kafirlerin hepsi bir olsalar, bütün güçlerini birleştirseler, yeri göğü yaratan, güneşle dünyamızı ısıstan, trilyonlarca yıldızı gök yüzünde döndüren Allah’ın gücü akrşısında bir sinek kanadı kadar bile yer tutmaz.

    Onun için O Allah celle celalühün indirdiği Kur’ana göre ahreket edenlere korku yoktur diyor:

    قُلْنَا اهْبِطُوا مِنْهَا جَمِيعًا فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنْ تَبِعَ هُدَايَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

    "Hepiniz oradan inin. Sonra Benden size bir hidayet gelir de kim Benim hidayetime uyarsa, artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar" dedik.” (Bakara süresi ayet 2/38)

    Kalbinizin en derin yerine bu ayeti yazın, aklınızda tutun ve Müslümanca söz ve davranışları yaparken gevşemeyin, üzülmeyin.

    Rabbimize önce gönül sonra kulak verin:

    وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنْتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ

    “Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer mü'min iseniz mutlaka en üstün sizsiniz.” (Al-i Imran süresi ayet 3/139)