ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    EYLÜL VE DÖKÜLEN YAPRAKLAR


     EYLÜL VE DÖKÜLEN YAPRAKLAR

    05/09/2019/Prşmb/Milligazete

    Eylül geldi, hoş geldi, safalar getirdi.

    Güneşin yaktığı yerlere serinlik merhemi sürüyor Eylül.

    Serin hava, akciğerlerimize, buzdolabından çıkmış fesleğen şurubu gibi geliyor.

    Ağaç dallarından kopan yapraklar, kafesten kaçan kuşlar gibi havada uçuşuyor.

    Veya yeni sene baharda doğacak taze yeşil yapraklara yer açmak için, yerinden kalkıp daha yüksek, daha devamlı, daha dayanıklı, daha bereketli, daha üretken toprak makamına yükselmek için daldan toprağa atlıyor mu desem yoksa bütün bunlar, kendilerini yaratan Rabbin emrine kayıtsız, şartsız, amasız, lakinsiz, uyuyor mu desem?

    Birimiz de daldan düşen yaprağı, anasının kucağından atıverdiğine benzetebilir.

    Sekiz milyar insanın sekiz milyar yorumu olabilir.

    Açan ve düşen her bir yaprağın, Everest tepesindeki bir kar tanesinin, Taklamakan çölündeki bir kum tanesinin, Okyanuslardaki her bir damlanın birbiriyle etkileşimini kuran, her birine binlerce emir ve yasak koyan, her birinin yaratılışında bize binlerce fayda sağlayan Rabbimiz, yer ve göktekilerin her birinin severek ve isteyerek Rabbine itaat ettiğini şöyle haber verir:

    ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ

    “Sonra duman halindeki semaya yöneldi, gökyüzüne ve Yeryüzüne: "İsteyerek veya istemeyerek gelin" dedi. Onlar: "İsteyerek itaat için geldik" dediler.” (Fussılet s

    üresi ayet 41/11)

    Ve yaratılan her şeyin yaratanı tesbih ettiğini ama bizim onların tesbihin anlayamadığımızı haber verir:

    تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَوَاتُ السَّبْعُ وَالْأَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ وَإِنْ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ وَلَكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا

    “Yedi gökle yer ve bunlardakiler Onu tesbih ederler. O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ancak siz onların tesbihini anlayamazsınız. Şüphesiz, O, Halimdir, (yumuşak davranır) bağışlayıcıdır.” İsra süresi ayet 17/44)

    Meyvelere gölgelik görevi yapan, sıcak günlerde yelpaze gibi meyveye hava üfleyen, meyveler koparılınca görevini yapmanın sevinciyle önce havalarda sevinçten uçan yaprakları yorumlama da bile biz bin parçaya değil sekiz milyar parçaya ayrılabiliriz.

    Aklımın ermeye başladığı altmış yıldan beri İslam dinine hizmet eden çok değerli insanlar, gönül dünyamda havada uçuşan yapraklar gibi gelip geçmeye başladı.

    “Keşke şu hataları yapmasaydı” dediklerimin bile yaptığı iyilikler yanında beğenmediklerim, karlı dağın başına düşen bir tek odun kömürü gibi bile değildi.

    Onun için hizmet ehli insanlarımızıa bakarken, onları anlatırken doğru, ihlaslı, güzel, faydalı, oalnalrı nalatarak aramızdaki kırgınlıkları kaldırırsak, ayrı veaykırlıklarımız farkında olmadan yok olup gider.

    Dut yaprağı, kavak yaprağı, çam yaprağı ve bütün yapraklar, dalda ayrı ayrı renkte görünler de toprakta tek renk oluyorlar.

    Bizler de uygulamalarımızda ayrı  renkte olsak da uyduğumuz yolun rengi tek olmalı. O da Rabbimizin Bakara süresinin 138 inci ayetinde haber verildiği gibi “Sıbğat’ellah/Allahın boyası” olmalı.

    Bu güne kadar dinimize hizmet eden, ayrı mektep ve meşrepten olan ve halen yaşayanlara Allah’tan sıhhat, afiyet ve son nefese kadar kabul edilecek hizmetler nasip etsin.

    Makamını yükselten yaprak gibi, toprağa dönen değerli İslam dini hizmetkarlarına kabirlerinin cennet köşelerinden bir köşe olmasını Allah celle celalühten temenni edelim.