MÜDAHALE ZAMANINDA OLMALIDIR
22/04/2019/Pzrts/Milligazete
Ömrümüz, kaybettikten sonra
Keşke
lerle geçip gidiyor.
Zamanında olaya el koyarsanız bir
ömür boyu Keşke demekten kurtulursunuz.
İmam-Hatip okulundaki
öğretmenlerin hepsi onu tanıdığı gibi, sınıfına girsin girmesin bütün
öğrenciler de onu tanırdı.
27 Mayıs darbesinin ardından
gönderilen valinin, dinsiz imansız davranışları sebebiyle valiye meydan dayağı
atmasının ardından bütün şehir onu tanıdı.
Karakolda polislerin tebrik
etmeleri, savcının suç olacak sözlerini yazmaması ve kurtarmaya çalışması,
hakimin mahkemeyi birkaç sene uzatarak sonunda beratla neticelendirmesi
sebebiyle geriye valinin yediği dayak ve Hacı Alinin hep grafiği yükselen
şöhreti kaldı.
O günlerde dövülmedi ama 12 Eylül
1980 darbesinde biraz okşadıklarını, tahliye olduktan sonra Almanyaya gidip
bir kaç yıl kaldıktan sonra, ortalık
durulunca Türkiyeye dönüp tekrar sevdiği öğretmenliğe başlamıştır.
O dövme olayını bir gün
anlatırım.
Dövme olayını Köroğlu destanı
gibi hep başkalarından dinlerken bir gün bir arkadaşımın evinde sabah namazına
kadar otururken kendinden dinledim.
Aslında internette bölük pörçük
anlatılan bu dövme olayı, kendi ağzından dinleyip uzun bir röportajla kayda
geçmesinde fayda var.
Necmettin Erbakan merhumun,
kahramanlıklarını dinlediği ve sırtını sıvazladığı Hacı Alinin okulda şöhreti
zirveye çıkınca, on binlerce öğrenci onun ağzına bakar hale gelince, müdür bey
onu başka bir okula tayinini çıkarır.
Kendi ağzından dinledim: Yeni
tayin edildiğim müdürün kapısını çaldım, içeri girdim. Ayakta karşıladı,
oturmamı istedi. Birinci sigara paketini uzattı, ben de ona Ağzındakinden
varsa içerim dedim bu sefer Samsun sigarasını sundu.
Havadan sudan konuşurken Türkçe
öğretmeni ülkücü bir bayan hoca, müdür odasının önünden geçerken müdür yüksek
sesle bağırdı ve hanımefendiyi çağırdı.
Hanımefendi nazik bir şekilde
Buyurun müdür bey deyince müdür bey Bayan, dersinde konu dışına
çıkıyormuşsun. İdeolojik konulara giriyormuşsun. Yapmayın, etmeyin, yoksa
gerekeni yaparım derken ben bunun hak ettiği cevabı vereceğim de, hanımefendi
çıkınca mı vereyim yoksa o varken mi vereyim derken hanımefendinin de duymasını
istedim ve Bana bak komünist müdür, sen bu pozu aslında bana yapıyorsun. Bu
hanımefendiye söyleyeceğin sözü dün söyleyebilirdin, yarın da söyleyebilirdin.
Sen bana poz yapıyorsun. Bana, vali bey poz yaptı karşılığını burnundan aldı.
Ben bu okula gelmeyeceğim.
Tayinimi başka yere aldıracağım. Ancak eğer sen, benden sonra herhangi bir
günde bu hanımefendiyi hafife alacak, aşağılayacak, tehdit edecek tek kelime
söylersen, ben yine gelirim ve Pazartesi günü, bayrak merasiminde, öğretmen ve
öğrencilerin önünde, önce ağzını iki tarafından yırtar, sonra dilini koparırım
dedim ve çıktım.
Tayinimi yine İmam-Hatip okuluna
çıkarttım.
Milli Eğitim Müdürü bizim
oynadığımız Alpaslan ve Romen Diyojen tiyatromuzu seyretmiş ve benim
konuşmalarıma hayran kalmış. Onun için keyifle benim tayinimi istediğim yere
yaptı.
Haksızlık karşısında
yumruklarınızı terletmeyin. Haklının yanında hemen yer aldığınızı orada
belirtin. Sonradan Keşke
demeyin.
Yine bir bürokratımız, 2004
yılında Ankarada seksen kadar bürokratla yaptığımız önemli bir toplantıda ben
konuşurken ağzımdan bir defa Allah kelimesi çıkınca oturanlardan biri Bu konu
teknik bir konudur, Allahla alakası yoktur dediğinde dinleyicilerin
sessizliği dikkatimi çekti. Ama adamın söylediğinden de rahatsız olduklarını
görünce hemen Oyluyorum, Allah kelimesine taraftar olanlar parmaklarını
kaldırsın dedim o hariç hepsi kaldırdı.
İstemeyenler kaldırsın dedim
yalnız o kaldırdı ve salonu terk etti.
Hat bildirmenin yollarından biri
de bu.
Bu oylamayı yaptırmasaydı, o
parmak kaldıranların sessizliği o tek kişiye cesaret verecek, her yerde
huzursuzluk yaymaya devam edecekti.
Bu oylama önce ona fayda
vermiştir. Bundan her toplantıya huzursuzluk topu gibi yuvarlanarak gidip hem
onun katılacağı toplantılarda huzursuzluk fırtınalarının esmesine engel
olmuştur, hem sessiz kalabalığa cesaret vermiştir.
Sağlığında ana ve babasına hizmet
etmemiş, yardımda bulunmamış adamın, onlar ölünce altın tabakta ölü yemeği
vermesinin hiçbir anlamı olmaz.
Her şey zamanında olmalı.