ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    SAYIN YILMAZ ÖZDİL


     SAYIN YILMAZ ÖZDİL

    25/06/2021

    Mahmut Toptaş

    Eğer telefonun olsaydı, evvelki gün sabah, sana telefon edip sayın Uğur Dündar’ın galeyana gelerek söylediği kelimeleri teker teker yazmanı ve Perşembe günkü yazında, o kelimelerden hiç birini kullanmamaya dikkat etmeni, o kelimelerin anlam arkadaşı, komşusu, tanışığı olan ve bir şekilde o kelimeleri çağrıştıran yazı yazmamanı rica, istirham, yalvarmak…gibi ne kadar kelime varsa sana söyleyecektim ama, telefonunu bulmanın yolunu bilemedim.

    Uzun soluklu dostluklar, denizin derinlerine dalan, havayla bağı kesilen dalgıçların soluğu gibi uzun olur.

    Taraflardan birinin ağzını kapaması, kalemini başka yönlere çevirmesi, sessizliğin çekiciliğine bırakıp dostların araya girmesini beklemek en iyisiydi.

    Bu gün İzmir üzerine bir yazı yaz, mesela halkımızın bir çoğu İzmir’i ilk olarak Timur’un fethettiğini bilmezler.

    Veya İzmir’e yapılan hizmetleri ve yapılması gerekenleri yazabilirdiniz.

    Ayrılık haberlerinden haz alanlar, bu gün senin yazını beklediler.

    İstediklerini bulamadılar ama, azar beklerlerken  serzeniş buldular.

    Dostlar arasındaki serzeniş, düşmanın topundan tüfeğinden ağır gelir.

    Nedim, gül desenli elbise giyen sevgilisine, kumaştaki gülün yanında duran dikenin gölgesi, nazik tenine dokunur da incinir anlamında:

    “Güllü diba giydin amma korkarım azar eder

    Nazeninim saye-i har-ı gül-i diba seni” diyor.

    Tanışmıyoruz ama ne önemi var..

    Müslümanız, vatandaşız.

    Bu güne kadar örneğim sevgili peygamberim oldu.

    Kendisi hakkında Mekke Daru’n-Nedve/Parlamnetosunda “Öldürülsün” kararı alanların aleyhinde tek kelime kullanmamış.

    Onlardan bir çoğu Müslüman olmuşlar, aynı sofrada yemek yemişler ama onlara o geçmişte yaptıklarını hatırlatan ve onların başını eğdirecek söz söylememiş.

    Ebucehil’in oğlu İkrim’e Müslüman olmuş ama babasının adını onun yanında hiç anmamaya dikkat etmiş.

    23 Yıllık peygamberlik hayatında, iki defa çok çok kötülük yapan, pusu kurarak en yakın arkadaşlarını öldürenler hakkında Allahtan onların cezalandırılması konusunda dua etmiş ama, O Rahman ve Rahim olan Rabbimiz, sevgili peygamberimizi uyarmış.

    Onun için:

    “Canım kurban olsun senin yoluna,

    Adı güzel, kendi güzel Muhammed” diyen Yunus Emre’nin şu şiirini her ikinize ve bütün dostlara sunuyorum:

     

    “Her kim bana düşman ise,

    Hak Tanrı yâr olsun ona.

    Her nereye varır ise,

    Bağ ü bahâr olsun ona.

     

    Bana ağu sunan kişi,

    Bâl ü şeker olsun aşı,

    Gelsin kolay cümle işi,

    Eli erer olsun ona.

     

    Önümce kuyu kazanı,

    Hak tahtın ağdırsın ânı.

    Ardımca taşlar atana,

    Güller nisar olsun ona.

     

    Acı dirliğim isteyen,

    Tatlı dirilsin dünyada.

    Kim ölümüm ister ise,

    Bin yıl ömür versin ona.

     

    Her kim diler ben hâr olam,

    Düşman elinde zâr olam,

    Dostları şâd ve düşmanı,

    Ağyârı dost olsun ona.

     

    Her kim diler ise benim

    O dostumdan ayrıldığım,

    Gözlerinden hicap gitsin,

    Dîdâr a'yân olsun ona.

     

    Miskin Yûnus şu dünyada

    Güldüğümü istemeyen

    Ağladığım isteyene,

    Gözüm pınar olsun ona...”

    Ve o konuda susun.