DİKENSİZ GÜL OLMAZMIŞ
Gül, güzel ama yanıbaşında dikenler nöbet tutuyor.
İnci, mercan çok kıymetli ama köpek balıklarıyla boğuşma tehlikesi var.
Bülbül, dikenden korkarsa gül koklayamaz. Anne doğum sancısından korkarsa çocuk sevemez.
Çiftçi, serçeden korkarsa darı ekemez.
Müslüman da kafirden korkarak yolundan geri dönerse iki dünyada izzet bulamaz.
Gülü seven dikenine katlanır
Bedir harbinden önce Medineden çıkan ashabı kiramın bir çoğu Mekkenin ekonomik gücünü kırarak hem onları zayıflatmak hemde kendilerini güçlendirmek istiyorlardı. Ama Bedirde düşman silahıyla karşılaşınca Biz harp için çıkmamıştık. Biz mal için çıkmıştıkdiyerek itiraz edenler olduğunu Enfal süresinin 6-7inci ayetleri açıklar.
Rabbimiz de Hakkın gerçekleşmesi, batılın yok olması için bu harbin gerçekleştiğini haber verir.
Bir insan hak etmediği mala daldıkça, bala dalan sinek gibi keyif alarak ölümünü hazırlar da farkına varamaz.
Mal, makam, rütbe, unvan hangi şey ki kişiyi Rabbinden uzaklaştırıyorsa o kişi için öldürücü zehirdir.
Zehir içmekte olan birinin elinden bardağını alıp kırmanız o adam için hayat olduğu gibi bizi Rabbimizden uzaklaştıran şeylerin elimizden alınması da bizim için rahmettir.
Biz elimizde Kuranla gaflet uykusuna dalmıştık. Birileri Elindeki bu Kuran neyin nesi? diyerek kırbaç vurursa bu kırbacı biz Beni İsrailin ölüsüne vurulan öküz kuyruğu gibi kabul ederiz.
Dirilişimize sebep olur.
Yeryüzünde çiçekler dikenlerden fazladır.
Ama bir tek diken elimize ayağımıza batsa onun acısını unutamayız.
Halbuki biz gülün kokusunu unutmamalıyız.
Leylasının yurduna yalın ayak başı kabak giderken ayağına batan dikenlerden haberi olmayan Mecnun gibi oluversek, Mısırlı kadınların Hz. Yusufun güzelliğini gördüklerinde ellerindeki bıçak ellerini kestiği halde acı duymadıkları gibi bizler, hep Cennet özlemiyle yaşayabilirsek bu dünyanın acılarının farkında olmayız.
Rabbimizin yarattığı dünyada, onun verdiği ayaklarla yürüyor, gözlerle görüyor, akılla anlıyoruz.
Ağzımıza giren lokmayı gördüğü için haram yiyemeyiz, ağzımızdan çıkan sözü işittiği için yalan söyleyemediğimiz gibi verdiği bela ve musibetler karşısında feryat edip bağıramayız.
Bu imanla biz, hayatımızı yaşarken, sevdiğimizin bize baktığına iman ettiğimizden, güzel nimetlere sahip olduğumuzda şımarmadığımız gibi belalara bulandığımızda da feryat etmeyiz.
Çünkü sevgilimiz bizi görüyor.
Eli silahlı, cüzdanı dolarlı imansızları gördüğümüzde dikenler arasındaki gülün gelişini hayal edelim.
Azer lerden İbrahimleri bekleyelim.
Ebucehillerden İkrimelerin doğacağını hayal edelim.
İnsanın hem canını, hem de tenini rahatsız eden bela ve musibetler geldiğinde insanın canı tenine sığmaz olur.
Canı çıkacakmış gibi sıkıntı verir.
Patlamaya hazır balon gibi gerilir.
İşte o anda Rabbini hatırlaması, Ondan gelip Ona gittiğinin farkına varması, çıplak geldiği bu dünyadan yalnız kefenle gideceğini düşünmesi gerilimi azaltacaktır.
Hatta Allah yolunda çektiği çileler, tat vermeye başlar.
|
|
|