ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    “SULTANLAR DİYARINDA YA


    Bu başlık bir kitabın adıdır.

    Kitap, Yaron Ben-Naeh’in Kudüs’teki Hebrev Üniversitesinde verdiği doktoranın genişletilmiş halidir.

    İbraniceden Türkçeye çeviren, Nita Özkatalan.

    17. yüzyıl Osmanlı Yahudi münasebetleri araştırılmış.

    Yer yer 17. Yüzyıl batı yaşamı ile kıyaslamalar yapılmış.

    İspanya’dan, Fransa’dan, Amsterdam’dan, Portekiz’den sürülen, canını kurtarıp kaçabilenlerin Yahudilerin, Osmanlı sığınağı olduğu vurgulanmış.

    “Kent Düzeni” başlığı altında ”Kent yaşamı oldukça sakindi. Suçluları bekleyen en ağır cezaların korkusu, ailelerin, mahalle sakinlerinin ve lonca üyelerinin karşılıklı sorumluluk duygusu ve toplumsal gözetim, Osmanlı kentlerinde can ve mal güvenliği ve düzen hissinin yaygın olmasını sağlıyordu.

    Avrupalı yolcular ve turistler Avrupa kentlerinde görmedikleri bu durumu fark edip bu konuda yorumlarda bulunuyorlardı. Sükunetin bozulması sık rastlanan bir olay değildi.” Diyor. (Sayfa 37)

    1991 Birinci Körfez çıkarmasında Suudi arbistanın Zahran kentine kobra yılanı gibi çöken Amerikan askerleri arasından bir bayan üsteğmen’in nasıl Müslüman olduğunu daha önce bu sütunda anlatmıştım.

    Ben kendi dilinden tercüman aracılığıyla dinledim:

    Zahran’a gelip birkaç gün sonra çarşıya da çıkınca bu güne kadar görmediğimiz bir sosyal olayla kaşılaştık.

    Günde beş vakit ezan okunduğunu, öğle ve ikindi vakitlerinde namaz için ezan okunduğunda dövizcinin, sarfın, halıcının, teknolojik mallar satanların hepsinin camiye gittiğini, döviz dükkanının kapısına yalnız bir sandalye koyup kapıyı kilitlemediğini gördük ve şaşırdık.

    Amerika’da bu durum olsa Cumhurbaşkanımız soygun yapar.

    Subay gazinosunda bunun yorumu yapılırken “Cezaları şiddetli, hırsızın elinin kesileceği söylendi ama ona karşılık “Biz, beş bin dolar için kurşuna hedef olmaya geldik. Sarraf dükkanını soyduktan sonra elimi kesmelerinin ne önemi var” diyerek cevap alındı.

    Ve ben, bunun imanla alakası olduğuna karar verdim, araştırdım ve Müslüman olmaya karar verdim” demişti.

    Sarışın mavi gözlü bu bayan üsteğmen, Kelime-i şehadeti getirdikten sonra “Amerika halkı İslâm hakkında olumlu hiçbir bilgiye sahip değil. Eğer bu din, Amerika halkına doğru şekilde tanıtılırsa toplu halde İslâm’a girişler olur” demişti.

    Yaron’un eserinde kaynaklar anlatılırken “Gezi Edebiyatı” bölümünde Evliya çelebi’nin Seyahatnamesi için “İmparatorlukta dolaşan maceraperest ve meraklı bir Müslüman din adamı olan Evliya Çelebi ve çok popüler hale gelen Seyahatnamesi’dir. Oldukça hacimli eser 17. Yüzyılın ikinci ve üçüncü çeyreklerinde Osmanlı kentleri ve sakinleriyle ilgili paha biçilmez bilgiler içerir.” Der. (Sayfa 23)

    Avrupalı yazarların eserleri için “Yazılanların çoğu sübjektif, mağrur ve düşmancadır.” (Sayfa 23)

    Yahudi nüfusta azalmaların sebebini anlatırken salgın hastalıklar, başka yerlere göçler ve İslama geçiş olarak anlatıyor. (sayfa 61)

    Yahudilerin Müslüman olmalarını Hıristiyanlarla kıyasladığında “Balkanlardaki Hıristiyan nüfusununkinden daha düşüktü” diyor. (Sayfa 10)

    Bu tespit hala değişmiş değil.

    Avrupaya konferans için gidip gelişlerde Müslüman olmuş Hıristaiyanları çokça görürken İslamı seçen Yahudiler hala azdır.

    Belki nüfus oranıyla da alakası vardır.

    Araştırmaya değer.

    Yaron, Yahudilerin nüfus azalmasının sebeplerinden birinin de erkeklerin ömürlerinin kadınlara oranla kısa olmasını gösterir, “Yaşlı nüfus arasında erkekten çok kadın vardı. Erkekten çok kız bebek doğumu olma olasılığı da dikkate alınmalıdır. Gelinlere yüksek Drahoma’lar verme ve erken yaşta evlendirmeler erkeklerin daha az sayıda bulunduğunun işareti sayılabilir” (Sayfa 70)

    Hiç bir yerde ve hiçbir sistemde görmedikleri merhameti Osmanlıda gören gayri Müslimlerin tamamı ve Müslüman aileden gelipte İslamı bilmeden sevenler, Yaron’un belgelere dayanarak söylediği şu söze dikkat kesilsinler:

    “Şeriat hiçbir şeyi olmayanları, yaşlıları, ve hastaları vergiden muaf tutarken ..” (Sayfa 71)