ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    “TAŞA KAZINAN İHANET”


    Değerli araştırmacı yazar ve çevirmenlerimizden Cemal Aydın beyin en son kitabının adı “TAŞA KAZINAN İHANET” tir. Türk Edebiyatı Vakfı tarafından yayınlanmış.

    Yıllardır her sene Amerika’daki Yahudi lobisine bavullarla dolar gönderip Amerikan senatosundan “Ermeni Soykırım” yasasının geçmesini engelletmeye çalışırken benim hep zoruma giderdi.

    Cemal bey, bu konuyu araştırmak için Fransa’ya gittiğinde yirmi kadar Fransız’la konuyu tartışırken biraz ikna olmuşa benzeyen bir bayanın kendince haklı olarak bizi başkaları dolduruyor, siz kendinizi anlatamıyorsunuz anlamında:

    “Bunları bizlere anlatsanıza!” dediğinde Cemal bey uzun konuşmanın da verdiği etkiyle şöyle dediğini yazar:

    “Kendisine, “Affedersiniz, siz birilerinin veya bir topluluğun karşısına geçip ben fahişe değilim, gibi bir laf eder misiniz?” diye sordum.

    “Böyle bir şeye neden gerek duyayım ki?” dedi.

    Ben de o zaman, “Bakın, siz namuslu olduğunuzu ilan etmeye nasıl ihtiyaç duymazsanız, biz Türkler de Ermeniler konusunda masum olduğumuzu ilan etmeye ihtiyaç duymadık.

    Asıl suçlu olanlar, dahası ihanet edip hain olanlar onlar, onun için dünyayı velveleye veriyorlar” dedim. (Taşa Kazınan İhanet u 31)

    Cemal bey bir çok belge yanında önemli tarihçilerimizden alıntılar sunuyor ve kitabın sonuna doğru:

    “Elinizdeki kitaba son noktayı koymuştuk ki değerli yazar ve öğretim görevlisi İsa Kocakaplan, Prof. Dr. Durali Yılmaz’ın bizzat Prof. Dr. İsmet Giritli’den dinlediği şu hadiseyi anlattı:

    Prof. Dr. İsmet Giritli bir kongre için İtalya'ya gidiyor. Orada kendisine bir Yunan ve bir Ermeni profesör musallat oluyor.

    Her öğle yemeğinde “Siz bizi 400 yıl - 800 yıl sömürdünüz.

    Bizi ezdiniz” diye Prof. Dr. Giritli'yi taciz ediyorlar.

    Sonunda Giritli dayanamıyor ve kongre düzenleyicisi İtalyan Profesöre durumu anlatıyor. İtalyan Profesör, “Bugün öğle yemeğini beraber yiyelim” diyor. Yemekte Yunan ve Ermeni

    Profesörler İsmet Giritli'ye yine taarruza başlıyorlar.

    İtalyan Profesör Yunanlıya soruyor:

    – Siz kaç yıl Türk hakimiyetinde kaldınız?

    – 400 yıl.

    – Hangi dili konuşuyorsunuz?

    – Yunanca.

    – Dininiz nedir?

    – Ortodoks Hıristiyan.

    Sonra Ermeni profesöre donuyor:

    – Siz kaç yıl Türk hakimiyetinde kaldınız?

    – 800 yıl.

    – Hangi dili konuşuyorsunuz?

    – Ermenice.

    – Dininiz nedir?

    – Gregoryen Hıristiyan.

    “Beni iyi dinleyin!”, diyor İtalyan profesör,

    – Eğer siz 200 yıl İtalyan hakimiyetinde kalsaydınız, şimdi ikiniz de İtalyanca konuşuyordunuz ve ikiniz de Katolik'tiniz.

    O yüzden, kültürünüzü muhafaza ettikleri için siz Türklere teşekkür etmelisiniz, teşekkür.”

    Fransız, Piyer Loti’yi dinleyelim:

    “Ben ‘Ermeni katliamı’ konusunda söylenmesi gereken hemen hemen her şeyi şahitli ve delilli olarak arz etmiş bulunuyorum. Mesele şudur: Karşılıklı bir katliam olmuştur. Türk komşularını asırlardan beri son derece alçakça sömüren ve bıkıp usanmadan Türklere iftiralar atıp, Türkiye’ye karşı Batı fanatizmini tahrik etmek için kendilerinin Hıristiyan oldukları kozunu sürekli kullanan bu Ermenilerin şikayetlerinde akıl almaz bir abartma vardır.” (Pierre Loti Aralık 1920 tarihli Fransa Dışişleri Bakanı’na Acık Mektup’tan)

    Osmanlı’nın nasıl musamahalı bir idare getirdiğine dair bir şey söyleyeyim…” diyor değerli tarihçimiz Halil İnalcık ve şu hatırlatmada bulunuyor:

    “Bugün Sırp, Bulgar, Yunan, Romen devleti var; eğer Osmanlılar onları, 19. yüzyılda Hıristiyan ülkelerde gördüğümüz gibi soykırıma tabi tutsalardı, bu halklar 19. Yüzyılda ortaya çıkıp kendi devletlerini kuramazlardı.

    Osmanlı, bir Türkleştirme, İslamlaştırma politikası gütmedi.”

    Evet, eğer Osmanlı, Batılıların yaptığı gibi yapsaydı, bugün nasıl koca Filipinler, koskoca Amerika kıtası ve daha nereler ve nereler Hıristiyan yapılmışsa, Osmanlı Cihan Devleti’nin toprakları içindeki bütün halklar da Türkleşmese bile İslamlaşmış olurdu. Hele hele Ermenilerin esamesi bile okunmazdı.

    Çünkü hem Katolikler, hem Ortodokslar tarafından dışlanan ve horlanan Ermeniler, Osmanlı’nın yürüteceği sıkı bir Müslümanlaştırma siyasetiyle tarih sahnesinden silinir giderlerdi.

    O yüzden Ermenilerin aslında Osmanlılara hayat borcu, can borcu vardır; Osmanlı’ya canı gönülden teşekkür ve Şükranlarını sunma borçları vardır.”