ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    ÇARESİZ AMERİKA




    Guantanamo’da CIA’nın yetiştirdiği işkence ve sorgulama ajanlarının en acımasızları görev yapıyorlarmış.

    Yaşlı işkence sırtlanlarının yanında yetişsin diye yeni yetme ajanlar da stajyerlik yapıyorlarmış.

    Yapıyorlarmış ama beş yılda ağzından tek kelime alamadıkları Doğu Türkistanlı tutuklular karşısında bütün öğrendikleri sıfırlanıyormuş.

    Ajanlar, eğitim aldıkları kurumlara müracaat edip destek alıyorlarmış ve sonunda yine “sıfıra sıfır elde var sıfır” deyip çaresiz kalınca onları kimselerin tanımadığı ülkelere para karşılığı iskan ettiriyorlarmış.

    O, konuşturulamayan, bir başka ülkeye yerleştirilenlerden birinin konuşması;

    “Sordukları isimleri tanımadığımızı söyledim inanmadılar ve beş yıl işkenceye devam ettiler. Her defasında aynı isimleri soruyorlardı ve ben de bilmediğimi söyledim”

    -Peki, nasıl söylemeden bu işkencelere dayandın?

    -Sorulan isimleri gerçekten bilmiyordum ve hayatımda hiç duymamıştım.

    -Öyle ise Pakistan’da ne arıyordun?

    -İş bulmak için gelmiştik. Daha hiçbir iş bulamadan, çevreyi de tanımadan bizi çarşıda yakaladılar ve gözlerimizi bağlayıp bilmediğimiz bir yere götürdüler. Sonradan öğrendik, siması yabancı olanları Pakistan polisi yakalayıp para karşılı Amerikalılara satmışlar. Bize de bilmediğimiz soruları sordular, cevap alamayınca bizim dayanıklılığımıza şaştılar ve “Hiç böylesini görmedik” dediler. Sonunda bizi bu ülkeye iskan ettiler”

    Sorgulama konusunda Türk polislerine de eğitim verildiğini on beş yıl önce bir Müdürün ağzından duymuştum ve “Hocam öyle işkence çeşitleri varmış ki, bizim hayalhanemize bile uğramaz” demişti.

    Buna rağmen konuşturamamasının temelinde Ameikanın hamakati yatar.

    Pakistan polisinin oyununa gelmiştir.

    Ülkeye ekonomik zarar verilmiştir.

    Guantanamo’dan hiçbir şey çıkmayınca dünyanın gözünde hem işkenceci olarak tescillenmiş, hem başarısızlık karnesi almıştır.

    Hilenin, gerçeği yenemeyeceği ortaya çıkmıştır.

    En başarılı işkenceciler, saf ve temiz insanlar karşısında eğilmek durumunda kalmıştır.

    Amerikan Goygoycuları:

    Bazıları siyasette “Amerikasız hiçbir şey olmaz” diyerek goygoyculuk yapar.

    Bazıları ticarette Amerikasız ticaret olmaz” diyerek goygoyculuk yapar.

    Bazıları sanatta “Bunun benzeri Amerika’da yapıldı mı” diyerek goygoyculuk yapar.

    Bazıları gazetecilikte her gün Amerikan gazetelerini okuyarak güne başladığını yazarak goygoyculuk yapar.

    Bazıları Amerikan lokantalarının ayarında bir lokantayı Türkiye de bulamadığını ifade ederek goygoyculuk yapar.

    Bazıları “Amerika, dünyanın her bir metrekaresini uzaydan izleyerek denetim altında tutuyor. Şu anda bizim konuştuğumuzu bile dinleyebilir” diyerek goygoyculuğunu yapıyor.

    11 Eylül de Pentagon beyni ile ticaret beyni parçalandığında biraz şüphe düşer gibi olmuştu ama hemen goygoycular devreye girdi ve “Amerika kendini kendisi vurdu” diyerek kurtarmaya çalıştılar.

    Irak’ta öldürülen binlerce askerini pusuya düşürenleri, pusuyu planlayanları, tankını vuranları, helikopterini düşürenleri göremiyor, bulamıyor, vuramıyor.

    02 Haziran 2009 günü Air Franc’a ait bir uçak 228 yolcusuyla beraber Atlantik okyanusuna düşer.

    Aradan on üç gün geçmesine rağmen uçağın kara kutusuna ulaşılamaz.

    Hani konuştuklarımızı dinliyorlardı, hani dünyanın her metre karesini dinliyorlardı..