ÇEVRENİZE DİKKAT EDİNİZ
Çevre sorunları dediğimizde hemen havaya,
suya, ağaçlara, kuşlara ve bütün yaratılmışlara karşı doğal hallerinin
korunması gelir ki doğrudur.
Çünkü Rabbimiz, Yerde ve göklerde var olanın
tamamının Allaha ait olduğunu Kuranında çokça tekrarlar.
Biz, annemizin ve babamızın sahip olduğu ev eşyalarını
bile diğer eşyalardan farklı görür ve korurken Anne ve babamızı yaratan Allahın
yaratıp ve Bana aittir dediklerini neden koruyup kollamayalım.
Ama yaratılmışların en değerlilerinden olan
insanın korunması birinci sırada olmalıdır.
Hiç biri bu dünyada hayatını devam ettirecek
imkanlardan mahrum olmadan yaşamalı ve ölünce de cehenneme gitmemesi için
gayret edilmeli.
Onun için özellikle yönetici durumunda olanlar,
çevrelerine çok dikkat etmelidirler.
Birinci derecede, çevrelerindekiler, yönetimde
görüş sahibi olanlar, kafir olmamalı.
İkinci derecede bilgili ve barış taraftarı
olmalı.
Üçüncü derecede hain olmamalı.
Rabbimiz, kafirleri yönetici dost edinmeyin
dediği halde Saddam, Suriyeli Hıristiyan Mişel Eflak ın fikirlerine
bağlanması, Tarık Aziz (1936-2015) gibi bir Hristiyanı Bakan ve yardımcı
edinmesi, onlarca yıl kendisine bağlı gibi görünen Tarık Azizin Amerikan
saldırısında ilk teslim olanlardan ve ülkeyi teslim edenlerden olmasıyla ayetin
dediği doğrulanmış oldu ama iş işten geçtikten sonra.
Sanat dalında bile dikkatli olmalı.
2002 yılının Mayıs ayında bir Televizyon
haberlerinde gördüm, Arap Emirliklerinde, Arap aleminin en büyük oteli
yapılmış. Otelin mimarı, batılı biriymiş. Otelin yapımı bittikten sonra
tanıtımı yapılırken mimar, dünyanın en büyük Haçını yaptığını söyleyince
anlaşılmış ki otel uzaktan bakıldığında büyük bir Haç olarak görülüyormuş.
Burada mimara kızmanın hiçbir anlamı yoktur.
Adam, hangi kültürle büyümüş ise onun etkisi altında kalır. Adam ateistliğini
ilan etse bile yetiştiği ortamın etkisinden kurtulamaz.
Müslüman mimara örnek olarak da Fatihin
mimarını verelim:
Fatih Sultan Mehmet henüz Edirne valisi iken
İstanbulda olan bir deprem sonucu Ayasofyanın kuzey bölümü bir tarafa
meyletmiş ve yıkılma tehlikesi baş göstermişti.
Bu durum Hıristiyanları korkuya saldı.
Şehzade Mehmet, o sırada hayatta olan Mimar Ali
Neccarı büyük bir dostluk eseri olarak Ayasofyayı tamir etmesi için Bizans
hükümdarına gönderdi.
Bursa ve Edirnedeki büyük camilerin mimarı
olan bu usta, dört büyük payanda ile mabedi yıkılmaktan kurtardı.
Mimar, Ayasofyanın özellikle, Sarıkçı
dükkanları olan bölümdeki dayanak duvarlarının içine iki yüz basamaklı bir
merdiven yapmıştı. İşin sonunda İmparator, ona bu merdivenleri ne amaçla
yaptığını sorduğu zaman, Gerektiğinde kurşunluğa çıkmak için karşılığını
verdi.
Bunun üzerine İmparator, Mimar Ali Neccarı
hediyelere boğdu.
Edirneye dönüşünde Sultan Mehmete:
Sultanım, dört büyük payanda ile Ayasofyanın
kubbesini kurtardım. Tamir görevi bana kısmet oldu, onu fethetmek görevi de
sana düşüyor. Hatta yapacağım minarenin temelini de hazırladım ve üzerinde ilk
namazı da ben kıldım dedi. (İstanbul
Kültür ve Sanat Ansiklopedisi, Ayasofya maddesi.)
Osmanlı Devletinin Kuruluşunun 700. Yıl
anısına Walter Feldmanın OSMANLI TÜRK
MÜZİĞİ ONTOLOJİSİ isimli eserini Türkçe ve İngilizce olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.
tarafından Ali Müfit Gürtunanın ve Cengiz Özdemirin önsözleriyle basılmış.
Feldman da kitabın ilk cümlesini şöyle yazmış:
Mısırın Napolyon tarafından fethine kadar
olan yüzyıllarda, Osmanlı müziği Batıda bütün Doğu nun en önemli müziği ve
Hintliler dahil olmak üzere tüm Müslüman milletlerin müziği için bir örnek
sayılmakla kalmamış, aynı zamanda eski Yunan müziğinin soyundan gelen en hakiki
müzik de sayılmıştır.
Bir kere Feldman, Napolyonun Mısırı işgalini Fetih
olarak kabul ediyor. Yayınlayanlar nasıl görür bilinmez.
Kitabın girişinde ikinci paragrafta ne
yazabilir dersiniz? Buyurun okuyun:
Türkçenin Müslüman halkın dindışı edebî dili
olduğu İmparatorluk şehirlerinde....... (İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. yayını)
Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir dil, din dışı
olmazken, Walter Feldmana göre, müziğimiz,Yunan soyundan gelme, dilimiz din
dışıymış.
Batıdan verdiğim örnekleri ayıplamak için
vermedim. İnsanlar, çocukluklarından itibaren gördüğü, duyduğu, tuttuğu,
tattığı, inandığı şeylerin etkisinden gömlek çıkarır gibi çıkıp kurtulamaz.
Bunu bilelim ve ona göre çevre edinelim.