ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    ÇINAR AĞACIYLA SÖĞÜT AĞACINDAN DERS ALMALI


    ÇINAR AĞACIYLA SÖĞÜT AĞACINDAN DERS ALMALI

    24/02/2021

    Mahmut Toptaş

    Çınar ağacı ile söğüt ağacının ikisi de derin toprak, serin su ve ılık havayı severler ama her ortamda varlıklarını sürdürebilirler.

    Çınarın dalları dua eder gibi yukarı bakar, söğüdün dalları ise mütevazi tavrıyla yere bakar.

    İkisinin de yaprakları bir çok derde devadır.

    Çınarın gölgesinde coşulur, söğüdün gölgesinde baş öne eğilir ve nefis muhasebesi yapılır.

    Benim de bir çınar ağacım vardır.

    Karaman’da Larende mahallesinde Larende camiinin bahçesine 1973 de ektiğim çınarın boyu, caminin boyunu geçmiş durumda.

    Çınar ağacı hiçbir zaman komşusu söğüt ağacına “Bücür veya cüce” diye laf atmadığı gibi, söğüt ağacı da çınara “Sırık veya deve” diyerek onu incitmez.

    Çınar dik başıyla kıyam halinde Rabbini tesbih ederken, söğüt ağacı da rükû halinde Rabbini tesbihe devam eder.

    İnkar fırtınalarının estiği, önünde direnenlerin başını kestiği dönemlerde İslami hizmetlerini çınar ağacı gibi, şehrin en merkezi yerinde yapmaya çalışanlar olduğu gibi söğüt ağacının rüzgara göre eğilip kalkarak hizmet ettiği İslami hizmetlerini Fötr şapka giyerek, inkarcılara müdara ederek hizmet edenlerimiz olmuştur.

    Çınar gibi “Baş veririz, baş eğmeyiz” diyen yiğit hocalarımız olduğu gibi, söğüt gibi baş eğeriz her derdin devası olan ilaç gibi hizmete devam ederiz diyenlerimiz de olmuş.

    Osman beğ, devletini kurduğu şehrin adını “Söğüt” koymuş ama Söğüt’ün en merkezi yerine asırlara göğüs geren çınar fidanını da dikmiştir.

    Ve Osmanlı, altı asır, doğudan ve batıdan gelen inkar fırtınalarına karşı direndiği gibi, inkar üretim merkezlerini fethederek mikroplarını kırmış ve toplumu gavurluk salgınından kurarmıştır.

    Günümüzde, söğüt ağacı gibi İslami hizmetlerini devam ettirenler, çınar ağacı gibi etrafa serin havalar vererek, dinsize imansıza meydan okuyarak İslami hizmetlerini devam ettirenler, sizler de çınar ve söğüt gibi olunuz ve herkes kendi durumuna göre hizmetine devam etsin.

    Allah rahmet eylesin, Raif Cilasun (1906-19 Ağustos 1998) Medrese ve Robert koleinde okumuş ama zor günlerde İzmir’de evinin üst katında şehrin Valisi ile Emniyet Müdürüne yemek verirken, evin alt katında her yerde aranan bir hoca efendi on kadar öğrenciye Arapça okuttuğunu öğrencilerden biri bana anlatmıştı.

    Daha İlim yaymanın kuruluşunda, İzmir Kestanepazarı Kur’an Kursunun kuruluşunda da yer alan Raif Cilasun gibi insanlar, dallar kıran beller büken fırtınalar karşısında, söğüt gibi davranmışlar ve hizmetlerini yürütmüşler.

    İsrail oğulları, Rabbin yasak ettiklerini hileyle Allah’ı kandırmak ve haramı helal yapmak için baş vurdukları numaraları haber verdikten sonra:

    وَإِذْ قَالَتْ أُمَّةٌ مِنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللَّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا قَالُوا مَعْذِرَةً إِلَى رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

    “Onlardan bir topluluk: "Allah'ın helâk edeceği veya şiddetli bir şekilde azap edeceği kavme niçin va'z/nasihat ediyorsunuz?" dediklerinde:  "Rabbinize karşı özür beyan etmek için ve sakınırlar ümidi ile (va'z ediyoruz) "dediler.

    فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِهِ أَنْجَيْنَا الَّذِينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّوءِ وَأَخَذْنَا الَّذِينَ ظَلَمُوا بِعَذَابٍ بَئِيسٍ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ

    Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, kötülükten alıkoyanları kurtardık ve zulmedenleri, fasıklıkları sebebiyle kötü bir azapla yakalayıverdik.” Diyor. (A’raf süresi ayet 7/164-165)

    Günümüzde olduğu gibi. Musa aleyhisselamın kavmi de üç ana gruba ayrılmış.                                                                     

    1- Zalimler

    2- Mücahidler

    3- Nemelazımcılar.

    Mücahidler zalimleri zulümden vazgeçirmek için yiğitçe mücadele verirlerken, nemelazımcı Müslümanlar, "Bırakın şu kafirleri. Allah onları helak edecek, bunlarla uğraşmaya değmez" diyorlar.

    Allah (c.c.) zalimlerin cezalandırıldığını, mücahidlerin kurtarıldığını haber veriyor ama nemelazımcılar hakkında hiç bilgi vermiyor. Bahsedilmeye bile değmez insanlar olduklarına mı işaret ediyor, yoksa örnek almamamız için mi bahsetmiyor bilmiyorum.

    Enfal suresinin yirmi beşince ayetinde "Öyle bir fitneden sakının ki o yalnız zalimlere isabet etmez" buyurur.

    Demek ki zalimlere ses çıkar­mayanlar da bu dünyada aynı zalimler gibi cezalandırılıyorlar.

    Biz Rabbimiz katında sorumlu duruma düşmemek için görevimizi ye­rine getireceğiz ve insanları uyarmaya devam edeceğiz.

    Tefsir yazarı, Şeyhü’l-İslam Ebu’s-Suud’un lalesiyle, Yunus Emre’nin sarı çiçeğinin aynı toprakta aynı havayı solurken, ayrı renk, koku ve görüntüsüyle kavga etmeden, gözleri aydınlattığı, gönülleri güldürdüğü ve böylece bahar bayramına katıldığı gibi biz de dünya Müslümanlarıyla cemaat olmaya, Müslüman olmayanların da yüreğinden tutarak cemaate katmaya gayret edelim.