ÇOCUKLARIMIZ
Çalışan bir anne, dört
yaşındaki çocuğunu, çok kaliteli bir yuvaya kaydettirmek için gelir.
Bütün şartları konuşurlar. Çekleri
imzalar. Biraz pahalı ama eksiksiz bir yuva olduğu için verdiğim paraya değer
der.
Müdire hanım, çocuğun yarın yuvaya getirilmesini, çocuğu getirirken
anneye ait bir hırkanın da
getirilmesini ister.
Çalışan kadın:
Hırkaya ne gerek var? dediğinde
Müdire hanım: Biz burada fiziki
bütün araç ve gereçleri hazırladık. Çocuklara kuş sütü dahi
verebiliyoruz ama anne kokusunu
veremiyoruz. diye cevaplar.
Anneler ve babalar! Şartlar
nasıl olursa olsun çocuklarınızla aranızı açmayın. İlgiyi kesmeyin. Çocuğunuzla
aranızdaki yaş farkı yirmi ise bu asla kapanmaz. Siz elli yaşına geldiğinizde
çocuğunuz otuz yaşında olur ve sizden yirmi yaş küçüktür. Sizin sevginiz ana
sütü gibi onun ruhi gelişimine yardımcı olmaya gıda vermeye devam edecektir.
Ciğer paresi çocuklarımızı
tertemiz yetiştirelim. İstikbalinin sınırı dünya ile sınırlı olmasın.
İstikbalimizin, cennette
son bulacağını oraya kadar yarış yapması gerektiğini öğretelim.
Parmağının ucunun kibritin
alevinde yanmasına dayanamadığımız yavrularımızı cehenneme göre
yetiştirmeyelim.
Tertemiz gönüllerle, haram
yemeyen midelerle, pırıl pırıl ellerle Kurana sarılalım.
Yakub Aleyhisselâm, Yusufunun
yokluğunda üzüntüden gözlerini kaybeder.(Yusuf süresi ayet 84) Ama ümidini kesmez ve aramaya devam eder. Bir
gün yanındakilere Şüphesiz ben Yusufun kokusunu buluyorum der. (Yusuf 94) ve Yusufun gömleği kendisine
getirildiğinde gözleri açılır.
Çocuklarımız, bizim
gözlerimizin nuru, gönlümüzün sürurudurlar. Onları gözünüz gibi koruyunuz.
Çocuğu kaybolan anne ve
babaların örnek alacağı peygamber, Yakub peygamberdir.
Yakub aleyhisselâma iman
eden bizlerde çocuğu kaybolan bir anne veya baba gördüğümüzde ona yardımcı
olacağız. Yakub un içinde duyduğu hüznü içimizde duymaya çalışacağız.
Kaybolan her çocuğu Yusuf farz edip aramaya koyulacağız.
İslam fıtratı üzerine yaratılan bütün dünya çocukları eğer eğitim
yoluyla inkarcı olarak yetiştirilirlerse onlarda yoldan çıkarılmış, saptırılmış ve kaybolmuş çocuk sayılırlar.
Bütün çocukların berberleri, terzileri, bakkalları, komşuları,
anneleri, babaları, ileride çocukların davranışını yönlendirmektedirler.
Allahı tanıtmadan kimya ilmini öğrettiğimiz çocuklar o ilim sayesinde el bombaları,
tahrip kalıpları, füzeler yapıp insanları yakıyor, yıkıyor, tahrip ediyorlar.
Binlerce yıl önce
Peygamberlerini öldüren, öldürmeye teşebbüs eden insanlar vardı. İşte öylesi
zamanlardan birinde Zekeriyya aleyhisselâm Rabbine dua ediyor ve Allaha kul
olacak, kendi görevini devam ettirecek, Yakup (s.a.v.) oğullarına varis olacak
bir çocuk istiyor. (Meryem süresi ayet 6)
İlk okulda öğretmen her gün
çocuğunuzun üzerine mürekkep damlatarak elbisesini kirletse okula gider ve durumu önce öğretmenle
görüşürsünüz, sonra müdüre de durumu bildirirsiniz.
Peki, çocuklarınızın
beynine neler verildiğini hiç merak eder misiniz?
Elbisedeki lekeyi
temizlemeniz mümkindir ama beynine bırakılan kir, çocuğun hortumcu, hırsız,
kapkaççı, yağcı, yalaka, kiralık katil, organ taciri, kadın taciri Cehennemlik
vs.. olmasına sebep olabilir.
Çocuğunuza et, süt, sebze,
meyve gibi tabii gıdalar veriyorsunuz.
Suni/sanal gıdalar vermiyorsunuz.
Halbuki tabii et, süt,
sebze, meyve Hz. Adem le Hz. Havvanın sofrasında da vardı.
Çocuklarımızın ruhi
gıdalarını verirken de fıtri olanını bozmamaya dikkat edelim.
Suni/sanal/yapmacık fikirlerle çocuğun fıtratını bozarsak terörist, anarşist, hırsız, soyguncu , köşe
dönücü oluverir.
Lokantanın camında Sen ye ücretini torunun ödesin yazısını
gören adam içeriye dalmış ve çorbadan
tatlıya kadar yemiş. Garson gelmiş yediklerini bir fişe yazmış. Çıkarken
lokantacı ......şu kadar ödeyeceksiniz
demiş. Adam: camdaki yazıları gösterince lokantacı: Biz, senin yediğini
fişledik torunun gelince ondan alacağız.
Bu istediğimiz ise deden rahmetlinin yediğinin karşılığı demiş.
Biz, dedelerimizin bize
bıraktığı iyilikleri devam ettirelim.
Kötülüklere son verelim. Dünya sahnesini temiz tutalım.