ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    ÖLÇÜSÜZLERE ÖLÇÜ BİZDE


    ÖLÇÜSÜZLERE ÖLÇÜ BİZDE

    29/03/2021

    Mahmut Toptaş

    Dost bilip bağrıma bastıklarım yılan gibi ciğerimi dağladı,

    Kime güveneceğimizi bilemedik,

    Doğruluk denen şey yok olup gitti.

    Hazineden hortumladığım paralarla kurduğum holdingin umumi vekaletini verdiğim eski bir siyasi, bana ihanet etti” diyor bir türedi zenginimiz.

    “Yanımda gazeteciliğe başlayan, mesleğin bütün sırlarını öğrettiğim, doğru zannettiğim, kendisine güvendiğim biri geçen hortumculardan birine şantaj yapıp köşeyi döndüğümüz gizli konuşmayı gizli kamerayla kayda almış, şimdi mi’desinde ekmeğim olan bu tıfıl gazeteci, bana şantaj yapıyor, doğruluk kalmamış” diyor bir gazeteci.

    İki hırsız bir araba çalar. Biri, satmak için pazara götürür. Arabayı beğenen bir müşteri denemek için bindiği arabayı götürür ve geri gelmez.

    Hırsız eli boş eve gelince birinci hırsız, “Satabildin mi, kaça sattın?” deyince, “Evet, maliyetine sattım. Güven denen şey kalmamış ki” der.

    Fahişe, müşterisini ayartan fahişeden şikayetçi;

    Hırsız ortağının doğru dürüst davranmadığından şikayetçi.

    Milyonlarca işçi ve memurun bir yıllık maaşını, bir kalemde alan patron, protesto yürüyüşü yapanlara kızıyor; “Gözlerine dizlerine dursun, benim ürettiğim araba olmasa buraya gelemezlerdi, nankörler.. doğruluk vefa kalmamış ki efendim”

    Herkes kendi yaptığının mantıki gerekçesini bulmadan yapamaz.

    Onun için Rabbimiz:

    وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

    “…şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi.” Diye haber verir. (En’am süresi ayet 6/43, Neml süresi ayet 27/24)

    Rabbimiz, Kur’an’ında hiçbir kimseye, “Doğru ol” demiyor.

    “Emrolunduğun gibi doğru ol” diyor.

    Altı milyar insan doğruluğu istemede birleşiyorlar ama “Doğru nedir” sorusuna cevap verirken herkes kendi efendisinin yaptıklarının doğru olduğunu söylüyor.

    Organ ticareti yapanların, kendilerine göre mantıklı açıklamaları vardır.

    Devlet amme menfeatı için bir şahsın malını istimlak ettiği gibi, dünyaya düzen veren İsrail’deki filan adamın böbrekleri topluma hizmet ederken çürümüşse, bir Filistinli çocuğun kalbine kurşun saplayıp böbreğini alıp o siyasiye takmak ve işsiz bir Afrikalı gencin tüketimi artırmaktan başka bir işe yaramayan mi’desini söküp çok uluslu şirketlerin başkanının, çok viski içmekten yorulan mi’desinin yerine takmak bir amme hizmetidir; mantığıyla hareket edebilirler.

    Komünizmin doğruluğunu ispat için binlerce profesör ömürlerini verdiler. Ona “Yanlış” diyen yetmiş milyon insanın canını aldılar. Sonunda “Evet yanlışmış” dediler.

    Kapitalizm, kadın ticareti yapmakla yetinmiyor, erkekleri kadınlaştırarak ticaretini artırma tarafına gidiyor.

    Kendi kontrolünde olmayan afyonu, esrarı yasaklıyor; kendi viskisini şampanyasını allayıp pullayıp satıyor.

    Üçüncü dünya insanına incik boncuk, tank, tabanca veriyor bütün servetini sömürüyor.

    Semirttiği iki yüz insanın serveti sekiz milyar insanınkinden fazla geliyor ve buna da Kapitalizmin adaleti deniyor.

    Bütün bu yanlışlar, ülkelerde oy çokluğuyla başa gelenler tarafından yapılmıştır.

    Avrupa Birliği ülkelerinde “İsa Allah’ın oğlu mudur, değil midir” diye kamu oyu yoklaması yapılsa biz kaybederiz. Çoğunlukla onlar kazansalar İsa aleyhisselam onların dediği gibi mi olur.

    Ölçümüz İslam olunca, biz Kur’an-i Kerime bakarız.

    İhlas süresinde “Lem yelid ve lem yüled/O çocuk doğurmadı ve doğmadı da” diyoruz.

    Bir milyar dört yüz milyon nüfusa sahip Hindistan’da ölülerimizi bundan sonra yakmayalım, ölüleri yakmayı yasaklayalım diye parlamentoya teklif sunulsa oylamayla teklif reddedilir veya kamu oyu yoklaması yapılsa “yakalım” diyenler kazanır.

    Yamyamlara “Ölülerinizi yeme veya yememe konusunda seçim yaptırsanız” diye teklif götürülse ve seçim yapsalar,  yemeyi isteyenler yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuz oyla kazanırlar.

    Doğrusu nedir?

    Saçımızın her telinden ayak tırnaklarımıza kadar her hücremizi yerinde ve görevinde kılan, dengeli ve faydalı yaratan ve yöneten Allah celle celalühün  tabiata koyduğu ve bize faydalı kanunları gibi bizim hayatımızı dengeli ve mutlu bir şekilde yaşayabilmemiz için koyduğu kriterler vardır. Ona uyalım.

    İslam dışı olanlar, Rabbizin adalet terazisi olarak gönderdiği kitapların ayarını bozduklarından, tahrifat yaptıklarından, terazisiz kaldıklarından el yordamıyla adalet aramaya başaldılar, çoğunluğun isteğini doğru kabul ettiler ve zararını görünce hemen dönüp yeni bir çoğunluk arayarak milletlerin hayatını güvensiz hale getirdiler.

    Adalet terazisi İslam bizim gönüllerimzide hapsedilmiş vaziyette elimizi ABD ve AB kriterleri tutturuverdiklerinden bir türlü belimizi doğrultamıyoruz.

    Biz, en iyisi Kur’an-i Kerime kulak verelim:

    فَلِذَلِكَ فَادْعُ وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَقُلْ آَمَنْتُ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنْ كِتَابٍ وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمُ اللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ اللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ

    “Onun için hemen (İnsanları İslam’a) davet et.

    Emrolunduğun gibi doğru ol.

    Onların hevalarına uyma ve şöyle söyle:

    "Ben Allah’ın indirdiği her kitaba iman ettim.

    Ara­nızda adalet yapmakla emrolundum.

    Allah, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir.

    Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size ait­tir.

    Bizimle si­zin ara­nızda çekişmeye gerek yoktur.

    Allah hepimizi bir yere toplar. Dönüş yal­nız O’nadır.” (Şura süresi ayet 42/15, Hud süresi ayet 11/112)

    Bu haftanın sohbet konusu bu Şura süresinin 15 inci ayeti olsun.

    Evinizdeki bir tefsirden okuyunuz ve en az üç kişiye bu ayetin anlamını anlatınız.