ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    ÖNEMİNE BİNAEN 10/03/2004/TARİHLİ YAZIM


    ÖNEMİNE BİNAEN 10/03/2004/TARİHLİ YAZIM

    23/08/2017

    “Bizi  Avrupa Birliğine  almak  için istedikleri  tek şey,  dinimizi değiştirmemizdir.”  Bu sözler bana ait değil. Radikal, fundamantalist  diye damgalanmaya  çalışılan bir Müslüman’ın da değil.

    Sözün kime ait  olduğunu yazmadan önce   Ankara üniversitesi siyasal  bilgiler fakültesinin  1977   yılında  399 numarayla  yayınladığı Seha L.Meray’a ait  “Uluslar arası Hukuk ve Örgütler” isimli kitaptan   Avrupa’da  devletlerin örgütlenme tarihine  kısaca bir göz atalım.

    Sayfa 26  “Fransız hukukçusu  Pierre Dubois’nın  1306 da   yayınlanan kitabında, Kutsal toprakların  Türklerden  alınması için  örgütlenme  öğütleniyordu; Bohemya kralı  George  Podebrad’ın  1461 de yayınlanan kitabında da  İstanbul’un  Türklerden alınması  amacı güdülüyordu.” Diyor.

    Sayfa 29 Duc  de Sully, nin  Türkleri  Avrupa’dan  çıkartmayı da örgütleyen bir meclis önerisini  yazıyor.

    Kitap daha sonra  Milletler Cemiyetinin  kuruluşunu  daha sonrada  Birleşmiş Milletlerin  kuruluşunu  ve  “Sürekli üye” olan  A.B.D, Sovyetler birliği,  Çin,  Fransa ve  İngiltere’nin  “Oybirliği”  ve “Veto”  şartlarıyla  cemiyeti kendi çıkarları için kullanabildiklerine işaret eder.

    “Hocam onlar mazide kaldı” diyenler olabilir. Öyle ise buyurun:

    Yazımın başındaki “Bizi  Avrupa Birliğine  almak  için istedikleri  tek şey,  dinimizi değiştirmemizdir.” Cümle,  Dış İşleri Bakanlığı yapmış, batılı  Bakan, Başbakan  ve Cumhurbaşkanlarıyla  ikili ve toplu görüşmeler yapmış sayın  Mesut  Yılmaz’a aittir.

    Muhalefette iken  söylenmiş bir söz  değildir. Başbakan iken,  sayın Yavuz Donat’la  yaptığı  ve 07 şubat 1998 yılında  Milliyet  gazetesinde “Vitrin” de teşhir edilen  bir söyleşide söylenmiş  bir sözdür.

    Fransız  ihtilalini yapanlar “Tanrıyı öldürdük  kiliseye gömdük” demişlerdi . Şimdi  sıra İslam’a geldi.

    Diyalogla   imamı papaza, camiyi kiliseye,  Kur’an ı Kerimi  İncil’e  benzetmeye uğraşıyorlar. Bizimkini  gömdük, sizin dininizi de  cami  kapısından  içeriye  alalım. Sokaklar, okullar, daireler,  hazineler bize kalsın karışan olmasın diyorlar.

    Şu anda halkı Müslüman olan ülkelerin hepsinde on binlerce Kur’an kusunun, medresenin kapatılması, halkı Müslüman ülkelerin kendi aralarında öğrenci almalarının yasaklanması, alınan diplomaların, dünyanın her tarafında geçerli olduğu halde, halkı Müslüman ülkelerde geçerli olmaması için baskılar yapmaları ve yürürlüğe sokmaları çağdaş batının iç yüzünün fotoğrafıdır.

    Başarılı olurlar mı?

    Ataları  bunlardan daha samimi ve cesurdu. Aslan yürekli  Rişar (Rıchard  1157-1199) başarılı  olamamış da  bunlar mı başarılı olacaklar. Sonra  harp açtıkları  din, imamın  kafasından çıkan bir din değil. Öyle olsaydı bizleri kandırmak, korkutmak kolay olurdu.

    Din, Allah’ın dini. Dil, bize ait. Dinde hata olmaz, dilde hata olur. Bizim dilimizde,  anlatımımızda ve  yazımızda hata olur. Ama bu dini ayakta tutan  Kur’an  ve Sahih sünnettir. Kur’anı  değiştirmeye de  kimsenin gücü yetmeyeceğine göre  endişeye gerek yok.

    “(Yer) üzerindeki her şey fanidir.” (er-Rahman süresi 26)

    “Celal ve İkram sahibi Rabbin yüzü baki kalacaktır” (er-Rahman süresi 27)

    Müziğin notaları gibi hesaplı, Şiir gibi buğulu, bahar mevsiminin başı dumanlı dağını seyreder gibi insana huzur veren bir bina için şair:

    Eğerçi hane-i pür nakştır saray-ı cihan.

    Veli kitabeleri “Küllü men aleyha fan” diyerek bu ayetten iktibas yapmış.

    “Yani: bu dünya sarayı, süslü bir ev gibidir. Ancak evin duvarında bir hat şaheseri kitabe vardır ve orada “Dünya üzerindekilerin hepsi fanidir” diye yazmaktadır”

    Allahın Kitabı Kur’anı kabul etmeyip,  Mevlana’nın Mesnevisine önem verenler, buyursunlar ve Mesneviyi dinlesinler:

    “Allahın haberleri, yani emirleri ve yasakları hoştur ki, onlar baştan sona kadar sabit ve değişmezler” (Mevlana, Mesnevi, Tahir-ül Mevlevi tercemesi beyit no: 1100)

    “Padişahların (Kralların, Cumhurbaşkanlarının) hutbeleri ve saltanatları değişir, lakin peygamberlerin hutbeleri ve manevi hükümetleri değişmez. Onlar sabittir.” (Mevlana, Mesnevi, Tahir-ül Mevlevi tercemesi beyit no: 1101)

    “Çünkü padişahların haşmet ve saltanatı hevadandır. Peygamberlerin izinnamesi ise taraf-ı Kibriyadandır” (Mevlana, Mesnevi, Tahir-ül Mevlevi tercemesi beyit no: 1102)

    “Paralardan padişahların adını kaldırırlar, fakat (Ahmet) namı şerifini sonsuza kadar zikrederler” (Mevlana, Mesnevi, Tahir-ül Mevlevi tercemesi beyit no: 1103)

    “Ahmet nam, bütün peygamberlerin nâmı demektir. Nitekim yüz sayısı gelince doksan da yanımızda demektir.” (Mevlana, Mesnevi, Tahir-ül Mevlevi tercemesi beyit no: 1104)

    Bir gün gelir, tarih kitapları, ABD, AB, NATO yu yazar, öğrenciler, onlardan imtihan olurlar, geçerli veya geçersiz not alırlar, paraları, Karun’un hazineleri gibi müzelerde yerini alır, ama öğrenciler, bir adı da Ahmet olan sevgili Peygamberimize salâtü selâm getirmeye ve onun yolundan yürümeye devam ederler.

    Gönlünüzü ferah tutunuz ve bütün varlığınızla İslâm’a hizmet etmeye, hizmet edenler arasında ayırım yapmadan yardıma devam ediniz.