İŞTE BU ADAM BENİM ARKADAŞIM
04/11/2019/Pzrts/Milligazete
İstanbulda ne ararsan var.
Ben de hep iyi insanlar aradım ve
bulmadım, onları gördüm.
Evime iki yüz metre yakınlıktaki
bir sur içinde yaşayan beş altı tane çocuk vardı.
O surun mağarasında yatıp
kalkarlardı.
Bir gün o surun önüne çok lüks bir
kahvehane yapıldı. Yazlığı ve kışlığı vardı.
Kahvehane sahibi sonradan
öğrendiğime göre benim tefsir derslerine devamlı gelen biriydi.
Bir gün birlikte kahve içmek üzere
beni kahvehaneye aldı.
O çocukları sordum ona.
Önce dedi Onlara her sabah ve
akşam yemek verdim.
Üzerlerindeki elbiseleri
değiştirdim. Hamamda tertemiz hale getirdim.
Devamlı onları konuşturarak
hepsinin ailesinin İstanbulda olduğunu öğrendim.
Aileleriyle temas kurdum, azarlamayacakları
konusunda söz aldım ve hepsini ailelerine teslim ettim dedi.
Aman Ya Rabbi, ellerde ne iyi
insanlar var. Ben her gün buradan geçer, yanan yüreğimin kokusundan başka bir
şey veremezken, bu yiğit adam sorunu çözmüş diye kedimi azarlarken çocuklar
adına sevindim.
İkinci arkadaşım, her sabah
namazından sonra camiden işe giderken termostaki sıcak içeceğin yanına birkaç
simit alıp, yolunun üzerinde olan sur deliklerinde, köprü altında kalan
kimsesizlerle kahvaltısını yaptıktan sonra iş yerine varıp yanında çalışan
işçisiyle Besmele çekip günlük taksimatını almaya çalışır.
Bir gününü bana şöyle rapor etti:
Elimde kekik çayı, pazar sabahı pencerenin
önüne dikildim hayal alemini dolaşıyorum.
Köprü altındaki çocuklar düştü aklıma.
Son gördüğümde içlerinden biri soğuktan
korunmak için naylon poşet geçirmişti ayaklarına.
Ben de takıldım peşlerine, akşam misafirlerden
kalan tezgahtaki tulumba tatlısı ile meyveleri doldurdum bir poşete yola
koyuldum.
Çam sakızı çoban armağanı, gönül alma babından
üç çiğnemlik nevaleyi dağıttık, üzerimizdeki yükü attık.
Biri hemencecik yemeye koyuldu, diğer ikisi
çektiler başlarına örtüyü tekrar uykuya daldı.
Çocukları gönüllemek için bizim zamanımızın
ihtiyarları şeker taşırlardı ceplerinde, biz bozuk para taşıyoruz.
Belki buna ihtiyaçları yok ama biz kendi
mantığımızı kullanıp avuçlarına sıkıştırdığımız birer ikişer lirayla çocukların
ileride anlatacakları güzel hatıraları olsun istiyoruz.
Ezan okunduğunda namaz, cami gördüklerinde iyi
adamlar gelsin akıllarına. Veresiyeleri geçtik, şu an karşılıklı kalplerimizde
oluşan muhabbet bile bizim için paha biçilmez değerde.
İtişip kakışmaları daha ayakkabılıkların önünde
başlar, seslerinden anlaşılır camiye geldikleri.
Göz göze geldiğimizde ancak teskin olur
yürekleri.
Aynı safta yan yana durduğumuzda, keyfe gelip
zevkle kılarlar namazlarını.
Rükûa eğildiğimizde ulaşırız hazzın doruğuna.
Dizlerini tuttukları minik elleriyle çıplak
ayaklarını gördüğümde yağları erir yüreğimin.
Öpüp başıma koymak isterim o minik ayakları.
İşte bu adam, benim arkadaşım.
Ne mutlu bana.