İŞYERİNİZ İBADETHANE OLSUN
28/06/2019/Cuma/Milligazete
İbadethane deyince hemen akla camilerimiz
gelir ki, doğrudur.
Ama İslama göre Besmeleyle adım atıp yürümek
sevap, gördüğünüz bir güzelliğe, bahçeye, çiçeğe Maşaallah demek sevap, söz
verirken İnşaallah demek ibadet, karşılaştığınız her Müslümana selam vermek
ibadet, birine yol göstermek ibadet, yardım etmek ibadet.
Pazar esnafı, AVM sahipleri, atölyeciler,
fabrikatörler ve her türlü üretim yapan ve satanlar, sizin o yerleriniz de
ibadethane gibi işletilebilr.
Önce şunu hatırdan hiç çıkarmayın ki, sizler,
bu toplumun ihtiyaçlarını karşılamanız ibadettir, bundan dolayı sevabınızı
alacaksınız inşallah.
İşyerini açarken, niyetiniz Hakkın kullarının
ihtiyaçlarını elde etmede kolaylık sağlamak olsun ki, burası da bir ibadethane
olsun.
Bunun için, birinci derecede Hakkın ve halkın
rızasını gözetiniz.
İkinci derecede bu açtığınız ibadethanenin
devamı için kazancınızı da artırmak olsun.
İki adam düşünün, birincisi, önce halkın
ihtiyaçlarını karşılamak, ucuza elde etmelerini sağlamak ve bu arada daha fazla
zekat vermek için kazanmak olsun.
İkinci adam da yalnız ticaretini düşünsün, her
şey para kazanmak içindir diyerek aynı iş yerinden birini açsın.
Sene sonunda ikisi de aynı derecede para
kazansalar, birinci daha fazla karlı çıkar.
Çünkü birincisi önce halkın ihtiyaçlarını en
iyi ve en ucuz elde etmesini önce onların kazancını hedefleyerek Hakkın
rızasını kazanmayı hedeflediğinden önce sevabını artırdı, donra parasını
artırdı ve o artanı zekat olarak dağıtır.
İkinci adam yalnız para kazandı, Hak ve halkla
dost olamadığından, streslere kapılır, kazancının bir kısmını da tedaviye
harcar.
Pazarcıdan AVM ye kadar satıcılar, size derim,
malı satarken karşınızdaki alıcıyı babanız, anneniz, kardeşiniz, eşiniz gibi
kabul ederek malı ona göre seçip veriniz.
Alıcılar, siz de o malı en sevdiğinizden
alıyormuş gibi davranınız.
Dairelerde, bürolarda çalışanlar, siz de
bulunduğunuz büroyu ibadethaneye çevirebilirsiniz.
Sevgili peygamberimiz:
وَجُعِلَتْ لِي الْأَرْضُ مَسْجِدًا
وَطَهُورًا
Yeryüzü temiz ve temizleyici olarak bana
mescid/cami kılındı buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. Teyemmüm, bab 1)
Beraber İlahiyat okuduğumuz bir arkadaşım ki,
ben onun yalan söylediğini duymadım, ve haram yemediği kanaatindeyim.
İstanbulda çok ünlü bir lisenin müdürü olmuştu.
Önce partisi de olan bir komünistin dergisinde
saldırıya geçtiler, sonra çok satan gazeteler o az satan dergiye destek
verdiler, 28 Şubat döneminde Liseyi İmam-Hatibe çevirmekten teftiş geçirdi.
Gelen müfettişler de aynı kafadan ama ana
babasından aldıkları adamlıkları öne geçti ve Ankaradan takdir belgesi
gönderdiler.
Bir gün ziyaretine gittiğimde odasında
otururken gördüm, yanına gelen veli, öğretmen ve öğrenci kim olursa olsun kapı
açıldığında hemen ayağa kalkıyor, onun oturtmadan kendisi oturmuyor.
Hatta bazı dostlarım, İstanbulda Allahın
velisi görmek istiyorum dediklerinde şakayla karışık Git filan lisenin
müdürünü gör derdim.
Konum onu anlatmak değil, dairelerde halka
hizmet edenler, halktan her bir insanı güler yüzle karşılamanız size sadaka
olarak yazılacak.
Sonra işini rüşvetsiz, bu gün git yarın gel
demeksizin, o gün yapılabilecek işlerini çay ikramı boyunca hallediverirseniz,
büronuz ibadethaneye dönüşmüş demektir.
Yönetici iseniz, çalışanlarınıza güçlerinin
üzerinde yük yüklemeyiniz.
Onların ücretlerini belirleme makamında iseniz,
sizin yediğinizden yiyebilecek, giydiğinizden giyebilecek şekilde belirleyiniz.
Çalışanınızla sizin mideniz, teniniz arasında
fazla bir fark yoktur.
Kumaşta yarım metre fark olur, sofrada çeyrek
ekmeklik, bir dilimlik fark olur.
Buyurun Hadisi şerifi okuyun:
حَدَّثَنَا آدَمُ بْنُ أَبِي إِيَاسٍ حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ حَدَّثَنَا وَاصِلٌ الْأَحْدَبُ قَالَ سَمِعْتُ الْمَعْرُورَ بْنَ
سُويْدٍ قَالَ رَأَيْتُ أَبَا ذَرٍّ الْغِفَارِيَّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ
وَعَلَيْهِ حُلَّةٌ وَعَلَى
غُلَامِهِ حُلَّةٌ فَسَأَلْنَاهُ عَنْ ذَلِكَ فَقَالَ إِنِّي سَابَبْتُ رَجُلًا
فَشَكَانِي إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لِي
النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعَيَّرْتَهُ بِأُمِّهِ ثُمَّ
قَالَ إِنَّ إِخْوَانَكُمْ خَوَلُكُمْ جَعَلَهُمْ اللَّهُ تَحْتَ أَيْدِيكُمْ
فَمَنْ كَانَ أَخُوهُ تَحْتَ يَدِهِ فَلْيُطْعِمْهُ مِمَّا يَأْكُلُ
وَلْيُلْبِسْهُ مِمَّا يَلْبَسُ وَلَا تُكَلِّفُوهُمْ مَا يَغْلِبُهُمْ فَإِنْ
كَلَّفْتُمُوهُمْ مَا يَغْلِبُهُمْ فَأَعِينُوهُمْ
Marur
bin Süveyd anlatıyor: Ebu Zerrinil Ğıfariyi gördüm, (Allah ondan razı olsun)
üzerinde çok güzel bir elbise vardı. Aynı elbiseden hizmetindeki adamın
üzerinde de vardı.
Neden
böyle olduğunu sorduğumda, Ebu Zerr: Ben birine (Bilali Habeşiye) hakaret
etmiştim. O da beni Allahın elçisine şikayet etti. Allahın elçisi bana Sen,
onu annesi (inin siyah olmasıyla mı) ayıpladın? Şunu iyi bilin ki, hizmetinizde
olanlar sizin kardeşlerinizdirler. Kimin hizmetinde bir kardeşi olursa, ona
yediğinizden yediriniz, giydiğinizden giydiriniz, gücünün yetmediği işi ona
yüklemeyiniz, eğer yüklerseniz siz de ona yardım ediniz dedi (Buhari, Sahih, K. Itk, bab, el abidü
ihvanüküm no 15)
Büyük
Millet Meclisinde karar verenler, Sevgili
peygamberimizin Hadisi doğrultusunda, Ebu Zerr gibi olmak için hemen ihtiyaç
sahiplerinin yerinde siz olduğunuzu düşünerek karar veriniz.