İBNÜL-VAKT
VE MODERNLİK
Yazının
tarihi, Hazreti Adem aleyhisselama indirilen on sayfa ile başlar.
Elle
çamuru şekillendirerek başlar yazının tarihi.
Yakılan
ateşin kömürüyle kolaylaşır yazı yazmak.
Demirin
bulunmasıyla yazılar taşa yazılmaya başlanır.
Kartal
kanadı, karakalem, dolma kalem, tükenmez kalem, daktilo, bilgisayarlar, sesin
yazıya dönüşmesiyle her zaman ve zeminde yazı da moderniteyi takip etmektedir.
Hiç
bir sakıncası da yoktur.
Yalınayak
gezen adama göre takunya giyen moderndi.
Takunya
giyene göre deriden ayakkabı giyen daha modern olmuştu.
Bu
senenin modasını giyen, geçen senenin modasında kalana göre daha moderndir.
Yediklerimizin,
içtiklerimizin, kullandıklarımızın, gördüklerimizin bizim üzerimizde olumlu
veya olumsuz etkileri vardır.
Çölde
yaşayanla göl kenarında yaşayan arasında tavır farkı olsa da insan her yerde
insandır.
Dağlı
ile ovalı, köylü ile şehirli arasında görgü ve algı farkı olsa da insan
insandır.
Ata
binmeyi bıraktılar, şehre indiler, modern oldular arabaya bindiler ama bagajda
seccadeyi taşımayı unutmadılar
Kaçak ev yaptılar, büfe açtılar oradan fabrikaya geçtiler ama
dinlerinden geçmediler.
Kara trenlerle gittikleri Almanyadan Mercedeslerle geldiler.
İlk zamanlar ellerinde taşıdıkları teyp, başlarında tavus tüylü
kırçıl fötrleriyle alay edilseler de onlar kıyafet, araba, ev gibi maddi
şeylerde değişime uğrasalar da dinlerinde olumlu değişim olmuş daha fazla dine
sarılmışlardır.
Lastik ayakkabıyla şehre geldiler, paranın musluğunu ellerine
aldılar, hayal edemedikleri yerlere geldiler ama inançlarından hiçbir fire
vermediler.
Köyde kireçli suların kaskatı ettiği saçları şehirde
jölelediler, kulağa küpe, buruna hızma taktılar ama boyunlarına Haç
takmadılar.
Kerpiç evleri villayla, apartman katıyla değiştirdiler ama
içlerindeki İslamı daha iyi yaşamaya başladılar.
Merkepten inip Mercedese binen çarşaflı kadınımız arabanın
bagajına seccade koymayı ihmal etmedi.
Koca donu çıkardı ama haşemasız denize girmedi ve avret
mahallini açmadı.
İşçi olarak gittiği Brükselde Japonyanın mallarını bir telefonla
İngiltereye pazarlar, oradan gelen paralarla Kölnde Kuran kursu açar, yönünü
kaybetmemek için günde beş vakit Kıbleye döner.
Su gibi akar, yer değiştirir ama dinini değiştirmez.
Su, köydeki kabakta da sudur. Şehirdeki sürahide de sudur.
Geleneği din zannedenler, babasını örnek alanlar, tek yırtmaçlı ceketler
çıktığında ona karşı çıktılar, çit yırtmaç çıktığında tek yırtmaçlıyı giydiler
ve çift yırtmaca kaşı çıktılar. Babasından atasından gördüğünü din zannettiler.
Asıl olan tesettürdür, kafire benzememektir.
Yoksa ayda ekilen pamuğu, Jüpiterde iplik yapsalar, Marsta
güneşin renkleriyle boyasalar, Neptünde dikseler, Platünde pazarlasalar, kafir
bir gurubun özel elbisesi değilse, şeffaf değilse necaset yoksa giyilmesinde
sakınca yoktur.
Müslüman, İbnül-vakt zamanının insanıdır ve zamaneyi dine
dönüştürmekle görevlidir.