İKİ YÜZLÜ PLAK GİBİ ÖTE
Yazanlar ve konuşanlarımız, iki yüzünde ayrı ve birbirine aykırı müzik olan bir plak gibi hareket ediyorlar.
Gündemi belirleyenler, plağın düğmesine basınca Ermenilere yapılan haksızlıklar üzerine döktürüyorlar.
1915 de batının desteğiyle Osmanlıyı da yıkan Talat Paşalar zümresinin Ermenilere yaptıkları en feci şekliyle anlatılır.
6-7 Eylül 1955 veya 12 Kasım 1942 olayları anılırken herkes Yahudi veya Hıristiyan olur.
Hepimiz Hırantız diye naralar atarlar.
Gelin bütün bunların haklarını korumak, garanti altına almak için eğitim sistemimizi değiştirelim ve adaletin ne olduğunu bir zamanlar gösterdiğimiz gibi yeniden dünyaya öncülük yapalım ve yepyeni bir çağın açılışını yapalım dediğinizde yine düğmeye basılır ve Hitlerin, İnönünün, Sakozynin, Bushun yolundan gitme konusunda yazılar ve konuşmalara başlayıverirler.
6-7 Eylül 1955 olaylarında gayri Müslimlere haksızlık yapan laik ve sağcı Adnan Menderes ve Celal Bayarla, 12 Kasım 1942 de çıkarılan varlık vergisiyle gayri Müslimlerin mal varlığına el koyan laik ve solcu Şükrü Saracoğlu ile İsmet İnönünün elindeki kılavuz kitap, batıdan terceme edilen kitaptı.
Hıristiyan Almanların beş milyon Yahudiyi katlettiği, binlerce filmle, yüz binlerce makaleyle, binlerce doktora teziyle, konferanslarla, çıkarılan kanunlarla anlatılır da Hitlerin hem sosyalist, hem laik, hem Hıristiyan olduğuna dikkat çekilmez.
Kendini dünyanın jandarması gibi gören Hıristiyan Amerikalılar, 1945de Japonyada 250 bin Japonu öldürdüler. 1956-59 yıllarında Kübada 60 bin, 1965 yılında Endonezyada bir milyondan fazla, 1975de Vietnamda bir milyondan fazla, aynı yıl Kamboçyada bir milyona yakın, 1983de Lübnanda yüz binlerce, 1986da Libyayı bombalayarak on binlerce halkı, 1989da Panamada on bin Panamalıyı, Irakta bir buçuk milyon Müslümanı, Afganistanda yüz binlerce Müslümanı, Korede, Latin Amerikada ve daha yüzlerce yerde öldürdüğü insan sayısı Hitlerin öldürdüğü insan sayısını geçti.
Ermeniler, 1071 den 1917 yılına kadar Selçuklular ve Osmanlılar döneminde İslamla yönetilirken onlara eziyet etmenin peygambere eziyet etme olarak kabul edildiğinden burunları kanatılmamış.
Yerli Yahudilerin dışında İspanyada Hıristiyanlar tarafından katliama uğratılan Yahudileri 1492 de kendi ülkesine taşıyan Osmanlı vatandaşı Yahudiler de 1915 yılına kadar kıllarına dokunulmamış.
Onun içindir ki 1989 yılında 500. Yıl vakfı kuruldu.
1492 den 1992 ye kadar 500 yıl kılına donulmayan bu insanlara 1942 de ve 1955 de dokunulduğu gibi hala dokunulduğunu kendilerinden dinliyoruz ve İshak Alatona Altın kafeste mahkum gibiyiz dedirtiyor laik yöneticilerimiz.
Kuruluş gerekçesi vakfın sitesinde şöyle tanıtılıyor: 1989 yılında Müslüman ve Yahudi 113 Türk Vatandaşı tarafından kurulmuş olan 500.YIL VAKFI'nın amacı, Kuruluş Senedinin 3. maddesinde de ifade edildiği gibi ...Türklerin devlet ve toplum olarak üstün insanlık vasıflarını her türlü olanaktan yararlanarak tüm dünyaya tanıtmak, din ve vicdan hürriyetlerini korumak için bağnazlık ortamından kaçarak Türk toprağını vatan seçen Musevilere kucak açan Türk Milletinin insancıl yaklaşımını en geniş şekilde yurt içinde ve yurt dışına duyurmak ve Musevi yurttaşlarımızın şükran ifadelerinin açıklanmasına yardımcı olmak... tır.
Yine aynı sitede Osmanlının yalnız Yahudilere yardım etmediğini şöyle ifade diyor: Türk Ulusunun yüzyıllar boyu baskı, zulüm ve bağnazlık ortamından kaçma zorunluluğunda kalan herkese, Yahudilere, Polonyalılara, Macarlara, Romenlere, Ukraynalılara, Abazalara, Çerkeslere, Kırım Tatarlarına, Gürcülere, Azerilere, Kazaklara, Kırgızlara, Komünist İhtilalinden kaçan Ruslara, Bengladeş, Afgan ve Kuzey Irak halklarına kucak açan ve sığınma hakkı tanıyan davranışı insanlığa adanmış bir Onur Anıtı'dır
Biz, Türk Ulusu olarak hala Türküz ama Osmanlı döneminde hayata İslam hakimdi, şimdi Hitlerin, Sarkozynin, Bushun benimsediği laiklik hakim.
Kürtler de Osmanlıdan şikayetçi değil.
|
|
|