Sevgili peygamberimizin arkadaşları olan Ashabın
ardından ikinci nesil olan Tabiin döneminde Fetihlerin bir ucu kuzey Afrikaya
diğer ucu doğu Türkistana kadar varır
Bizans, Pers
ve diğer milletlerin insanları Müslüman olunca herkes kötü niyetlerle olmasa
bile kendi kültürüyle geldiği için yeni girdiği dini, sahip olduğu kültürle
yorumlamaya başlayınca ayrılıklar ve aykırılıklar boy gösterir.
Tabiinin
büyükleri hemen Kuran, Sünnet ve onun yaşanır hali olan Ashabı kiramın
hayatlarını incelenmeye alır ve o konuda kitaplar yazılmaya başlanır.
Bu çalışmalar yalnız inanç alanında değil her alanda
çalışmaya başlanmış.
Bir çok ayrı dil kullanan milletler Müslüman olunca
o dillerden giren kelimeler ve o dillere çevrilirken mana kaybına uğrayan
kelimeler nedeniyle Kuran ve Sünnet, yanlış anlaşılmaya başlayınca yine Tabin döneminde
çölde yaşayan ve yabanı milletlere karışmayan Arapların yanında yıllarca
kalarak lügatler yazılmaya başlanmış.
Yani Kuran, Sünnet ve ashabın hayatı korunmaya
çalışılmış.
Günümüzde Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)
nedeniyle dünyada sebze ve meyvelerin bir gün gelip sağlamı kalamayacağı
kanaatine varan devletler tabii olan tohumları toplayarak belirli merkezlerde
depolama tarafına gitmişlerdir.
Türkiyenin de böyle bir çalışması olduğunu, en
büyük toplama merkezinin Norveçin kuzeyinde yapıldığını gazetelerden okudum.
Hepsi çok güzel işler ama asıl genetiği bozulmaması
gereken insandır.
İnsan bozulduğu için her şey bozuluyor.
Eşyayı bozan insandır.
Asıl korunması gereken de odur.
Genetiği bozulmuş meyve ve sebzelerin görüntüsü
tabii olanlardan daha güzel görünüyor.
Genetiği bozulmuş insanın takvası da benden daha
güzel görünüyor.
Ben, bir dairede tanıdığım birini ziyaret ederken
çay ısmarladığında içiyorum.
Ama bir gün bir adam bana bir soru sordu, sorarken
dört-beş arkadaş da vardı.
Dedi ki, Sayın hocam, (Aslında ben onun hiç
hocalığını yapmadım, orada yeni tanıdım) devlet görevinde bulunan arkadaşların
ziyaretinde bir bardak çay içiyorum ama iki bardaklık ter döküyorum.
Bu çayda yetmiş milyonun hakkı var. Onun için ter
döküyorum. Bu çayı içebilir miyim?
Bu sözü duyunca kendimden utandım. Ben o çayı
içerken hiç aklıma yetmiş milyonun hakkı gelmedi. Ellerde ne takva insanlar var
ya Rabbi dedim ama sonra duydum ki, adamın işi hazineyi hortumlamakmış.
Buyurun, görüntüsü GDO lu gıda gibi parlak ve her
türlü arsızlığa dayanıklı, takva görünümlü eski mücahit, yeni müteahhit.
Rabbimiz bizi uyarıyor:
وَلْتَكُنْ
مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ
عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ (104)
104-
Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten yasaklayan bir cemaat
olsun. İşte kurtuluşa erenler onların ta kendisidir.
وَلَا
تَكُونُوا كَالَّذِينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ
الْبَيِّنَاتُ وَأُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ (105)
105-
Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, ayrılığa düşen ve parçalananlar
gibi olmayın. En büyük azap işte onlaradır. (Al-i Imran ayet 104-105)
وَمَا
كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كَافَّةً فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ
مِنْهُمْ طَائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدِّينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ إِذَا
رَجَعُوا إِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ (122)
122-
İman edenlerin hepsinin sefere çıkmaları doğru değildir. Dini iyi anlamaları ve
kavimleri (harpten) geri
döndüğünde onları uyarmaları için her topluluktan bir grup (ilim tahsili için) toplanması
gerekmez mi? Umulur ki onlar sakınırlar. (Tevbe süresi ayet 122)
Makam, servet, şehvet, şöhret, çıkar virüsleriyle
genetiği bozulan insanımızın neler yaptıklarını akşam haberlerinde binde birini
görüyoruz.
İslam
inancına sahip, bu güne kadar bozulmadan gelebilmiş insanlarımızın korunmaya
alınmasında fayda var.