ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    İSRAİL DEVLETİNİ BİTİRİ


    Dünkü gazetelerde Fransa’nın Cannes şehrinde toplanan G20 zirvesinde Hüseyin Barak Obama ile Fransa cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy’nin baş başa verip dedikodu yaptıkları, gazetecilerin duymayacağını zannettikleri bir anda mikrofonun açık olması ve gazetecilerin kulaklıkları takmış olması nedeniyle duydukları dedikoduda Sarkozy’nin “Netanyahu’yu daha fazla görmeye tahammül edemiyorum, yalancının teki.” Dediği,

    Obama’nın da: “Sen bıktın belki; ama bir de beni düşün, ben onunla her gün muhatap olmak zorundayım” dediğini yayınladılar.

    Bu haber İsrail dahil bütün dünya basınında aynı anda verilir.

    Gerçi gazeteler, liderlerin oyuna geldiğini söylüyorlar ama bilinmez, belki liderler bu işi bilerek yaptılar ve İsrail yöneticilerine tepkilerini böylece göstermiş oldular.

    21/06/2002/tarihli Milli gazete deki yazımda:

    “Kur’anı Kerimde sözlerinden dönen, adalet sahibi insanları öldüren, peygamberlerini bile öldüren millet diye bahsedilen millet, Beni İsrail’dir.

    Kendilerini Firavunun zulmünden kurtaran Musa aleyhisselama bile ihanet eden topluluk olarak tanıtılır. Müminlere karşı en katı düşmanın Yahudiler olduğu bildirilir.

    Tarih boyunca başkalarına kurdukları tuzaklara hep kendileri tutulduğundan iki bin yıldır devletsiz dolaşmışlar.

    İnsanlık yapıp kendilerini koruyan milletlere zarar vermeye kalkmışlar ve koruyan devletler onları kovmuşlar.

    Nehri geçmek üzere olan kaplumbağaya akrep rica etmiş ve karşıya geçirmesini istemiş. Kaplumbağa, akrebi sırtına almış karşıya geçirirken nehrin yarısında kaplumbağayı sokmaya kalmış. Kaplumbağa, yardım ettiğini niçin sokmak istediğini anlayamadığını söyleyince akrep “Huyum bu benim” demiş. Kaplumbağa başını içine çektiğiyle birlikte suyun içine dalıvermiş ve akrebin boğulmasını sağlamış.

    Ford fabrikasının kurucusu olan Henri Ford, Amerika’daki Yahudilerin özelde Amerika’ya, genelde dünyaya ne kadar zararlı olduklarını bir kitabında anlatmış.

    Batıda Yahudilerden zarar gören devletler hepsi elbirliğiyle bunlardan kurtulmak için Filistin’de bir devlet kuruvermişler ve gemilerle Filistin’e taşımışlar.

    Ellerine silah vermişler, ceplerini parayla doldurmuşlar. Gitmek istemeyenlere de Hitler’e gözdağı verdirmişler.

    Bu günlerde aklı başında Yahudiler işin iç yüzünü anlar gibi oldular ve birkaç yıldır İsrail’e göç yapan olmadı. Kaçmaya gücü yetenler de İsrail’den uzaklaşıyor.

    İsrail’deki kadınlar da doğum yapmıyor.

    Doğum yapanlar da Allahın bir takdiri çoğunluğu kız doğuruyor.

    Her gün ölenin sayısı doğandan fazla olduğundan kısa zaman sonra İsrail’de silah tutacak, dolar sayacak adam kalmayacağının hesabını yapan batılı güçler Ortadoğu’daki Jandarma karakolunu Filistin’den kaldırıp Kuzey ırak’a kurmak için çalışıyorlar.

    Filistinlinin kaybedeceği hiçbir şey kalmamış. Evini, bağını bahçesini İsrailliler almış, babasını yakmış anasını işkence ederek öldürmüş. Toplama kampında büyümüş. Böylece yetişmiş milyonlarca inanmış insanı durdurabilecek silah yeryüzünde icat edilmedi.

    Bizim kurtuluş savaşında yedi düvele karşı verdiğimiz ölüm kalım mücadelesini başta Amerika olmak üzere bütün batı yönetimlerine karşı veriyorlar.

    Ne yapacağını bilemez hale gelen, gözlerini kan bürüyen, korkudan panikleyen Şaron’un, sıhhatli karar verememesi yüzünden bu çarpışmalar sonunda Yahudiler, çok yakın bir zamanda tarihlerinin en karanlık ve sonu belli olmayan maceraya yeniden sürüklendiklerinin farkına varmaları ve batı başkentlerinde lüks içinde yaşayan, bir defa olsun ağlama duvarının dibine gelip ağlamayan ama İsrail’dekilerin anasını ağlatan Yahudiler ile batılı haçlı seferleri komutanlarının oyununa gelmemeleri gerekir.” Demiştim.