İYİLİĞİN ÖLÇÜSĞ SEN VEY
Gözleri görmeyen üst düzey bir bürokratla bir akşam beraber oturup sohbet ettik.
Söz arasında bir körle münasebetlerimizin nasıl olması gerektiğini sordum ve bana Kör biri sizden yardım istemedikçe ona yardım etmeyiniz dedi ve bir olayı anlattı.
Bir körün de olduğu yemek masasında garsonlar istenilen her şeyi getirirler.
Körün yanında oturan bey, iyilik olsun diye körün ayranını açar ve yanına kor.
Kör ise ayranın açıldığından haberi yoktur.
Kör, ayranından içmek istediğinde kutuyu eline alır ve çalkalamaya başlar.
Geri doğru salladığında arka masadakilerin üzerine ayran sıçrar, öne doğru çalkaladığında karşıdakilerin üzerine sıçrar dedi.
Aslında hepimizin kör tarafı vardır.
Biz, kör tarafımızı testiyi kırdıktan sonra görürüz ve Keşke ile başlayan cümleler kurarız.
Bir mekanda yeni tanıştığımız iyi niyetli bir işadamımız bana her ay işçilerinden birini Umreye gönderdiğini anlatıyor.
Hac ve Umre organizesi yapan şirketle anlaşmış her ay birinin parasını şirkete veriyor ve sırayla işçilerini Umreye gönderiyormuş.
Şimdi siz burada durun ve bu işadamı hakkında içinizde oluşan düşünce üzerinde bir düşünün.
Vay be ellerde ne iyi patronlar var mı diyorsunuz.
Keşke ben de öyle biri olabilseydim mi diyorsunuz.
İyiler eksik değil mi diyorsunuz.
Mutlaka bu işadamının iyilik yaptığını ben de düşünüyorum.
Ancak ben de kendisine Sen parayı şirkete teslim etme. Umre parasını işçiyin eline ver ve eğer o gitmek isterse gelsin o şirketle Umreye gitsin.
Adamın borcu var ama zorunlu olarak Umreye gönderiyorsun. Ayrıca Umreye gidip gelmenin ve çevreye hediye dağıtmanın da bir bedeli var ve sen bu adamı yeniden borca sokuyorsun.
Umre nafile bir ibadettir.
Borcu ödemek ise farzdır.
Sen parayı işçiyin eline ver. O isterse borcuna versin, isterse Umreye gitsin dedim.
İkna olur gibi oldu ama ne yaptı bilmiyorum.
1989 yılında eşimle birlikte hac görevimi yaptım.
İstesem her yıl parasız götürecek şirketler aracılığıyla gitmem mümkin olduğu halde artırdığım Umre parasını ihtiyaç sahibi öğrencilere vererek yeniden gitme imkanım olmadı.
İmam Ebu Hanife (Rh.) nin çok hac yapmasını örnek verenler, onun hayatını yeniden okusunlar.
İmam, hacdan dönüşünde Kufe ulemasına ve talebesine hediye olarak yüzlerce hadisle dönerdi.
Şimdi hacılarımız Çin ve Japon malı hediyelerle dönerler.
Onlar, Yemenden Mısıra kadar her yerden gelen Tabiinin büyüklerinde ilim alış-verişi yapaparlardı.
Mekke ve Medinenin tamamı ibadet ve ilim borsası olurdu.
Şimdilerde Kabede dört kişi bir araya gelip ilmi sohbete başlasalar ak gömlekli bir istihbaratçı hemen orayı dağıtıyor.
Özetle iyiliklerinizi isteğe göre, önemine binaen öncelik sırasına göre yapınız.
Bazen size göre çok iyi olan bir şey, eşinize göre iyi değildir.
O zaman onun istediği iyiliği yapmanız gerekebilir.
İyiliğin ölçüsü sen veya ben olmayalım.
|
|
|