ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    ŞEFAAT (1)


    Şefaatın Türkçe karşılığı aracılık yapmaktır.

    İyiliğe aracılık yapmak olduğu gibi kötülüğe aracılık yapmakta vardır.

    Rabbimiz, Nisa süresinin 85 inci ayetinde “Kim güzel bir şeye aracılık yaparsa, aracı olan için de bir hisse var¬dır. Kim de kötü bir şeye aracılık yaparsa, onun için de bir hisse vardır. Allah her şeye kadir ve razik'dır.” Buyurarak bu dünyada kötülüklere aracılık yapmamamız istenmektedir.

    İki kişinin, iki ailenin, iki devletin arasını bulmaya iyi şefaat/aracılık dendiği gibi, bozmaya da kötü şefaat/aracılık denir.

    Bizi bizden daha iyi bilen Rabbimiz, bizim daha iyi şeylere aracılık yapmamız ve iyi aracı olmamız için bize dualar öğretir ve biz o duaları namazımızda okuruz:

    "Rabbim, beni ve neslimden olanları, namazı dosdoğru kı¬lanlar¬dan eyle. Rabbimiz, duamı kabul eyle.”

    “Rabbimiz, hesabın görüleceği günde beni, anne ve babamı ve bütün mümin¬leri bağışla.” (İbrahim süresi ayet 40-41)

    Namazımızda neslimiz için, anne ve babalarımız için ve bütün Müslümanlar için dua ederek aracı olmaya bizi teşvik eden Rabbimizdir.

    Dünyada iken iyi şeylere aracılık yapan ve Kur’anın tarif ettiği imanla ahirete intikal eden Müminler de iman ve amel derecelerine göre ahrette de Şefaat/aracılık yapmalarına Allah izin verecektir.

    Tur süresinin 21 inci ayetinde Rabbimiz, imanlı ailelerin amellerinde farklılık olsa bile Cennette bir araya getirileceğini, ameli daha iyi olanın yanına diğer aile fertlerinin çıkarılarak birleştirileceğini şöyle haber verir: “İman edenler ve imanla kendilerine uyan zür¬riyetlerine ge¬lince, zürri¬yetlerini kendilerine katarız. Amellerinden hiç bir şeyi eksiltme¬yiz. Herkes ka¬zandığının karşılığında rehindir.”

    Sevgili peygambermiz de bu ayeti tefsir ederken “Kişi cennete girdiğinde anne ve babasını, eşini, çocuklarını sorar. “Onlar senin derecene ulaşamadılar” denince “Ya rabbi, ben, kendim ve onlar için çalıştım” deyince onların da , onun yanına katılma emri verilir” dedi ve İbn-i Abbas bu Tur süresinin “İman edenler ve imanla kendilerine uyan zür¬riyetlerine ge¬lince, zürri¬yetlerini kendilerine katarız” ayetini okudu. (Taberani, Mucemi Kebir 11/440, Mucemi sağır hadis no 640)

    “Şefaatçıların şefaati onlara fayda vermez.” (Müddessir süresi ayet 48) ayeti şefaatin olacağına doğrudan delalet eder.

    Ahirette Şefaatçilerin varlığını haber verdikten sonra kafirlere şefaatin olmayacağını bildirir bu ayet.

    Yani Nuh aleyhisslam, kendi oğluna, İbrahim aleyhisselam kendi babasına, Lut aleyhisselam kendi hanımına şefaat edemeyecektir.

    Hiçbir kimse bu ahiretteki şefaata kendiliğinden sahip değildir.

    Çünkü şeffatin tamamı Allaha aittir:

    “De ki; "Bütün şefaat Allah'a aittir. Göklerin ve yerin mülkü Ona aittir. Sonra Ona döndürüleceksi¬niz.” (Zümer süresi ayet44)

    Allahın izin verdikleri şefaat edeceklerdir.

    “Rahmân'ın katından izin alanlardan başkası şefaata malik olama¬ya¬cak” (Meryem süresi ayet 87)

    “O gün Rahman'ın izin verdiği ve sözünden razı oldukların¬dan baş¬kasının şefaati fayda vermez.” (TAHA süresi ayet 109)

    Onların başında sevgili peygambermiz ve diğer peygamberler, alimler, şehitler, salihler ve bütün Müslümanlar gelirler.

    Şefaat etme izni verildiği gibi kimlere şefaat edileceğine dair de izin gerekir.

    “Onların önünde ve arkasındakileri bilir. Al¬lah'ın razı oldu¬ğundan başkasına şefaat edemezler. Onlar, Onun korkusundan titrerler.” (Enbiya sürsi ayet 28)

    Kafirlere kimse şefaat edemez. Yukarda dediğimiz gibi peygamberler en yakınları olan kafirlere şefaat edemeyecekler.

    Her gün namazımızın ardında okuduğumuz Ayet-el Kürsi’de “Men zellezi yeşfeu ındehi illa bi iznihi” O’nun izni olma¬dan şefaat edecek kim¬miş?” dediğimiz gibi Allahın izni olmadan kimse şefaat edemez. Anack izin verilenler şefaat edebilirler.

    Allaha ortak koşanların, dini alaya alanların, dünyaya dalıp ahreti unutanların, ahirete kafir olarak gidenlerin hiçbir yardımcısı ve şefaatçisi olmayacağını Rabbimiz Yunus 18, Yunus 3, Araf 53, Enam 94, Enam 70, Enam 51, Bakara 123, Bakara 48, Şuara 100, Rum 13, Sebe 23, Yasin 23, Mümin 18, Zuhruf 86 ayetlerinde haber vermektedir.



    Bilerek Hakka şahitlik yapan yani gönülden Allahtan başka ilah olmadığına şahitlik yapanlardan başkasına şefaat izni verilmeyeceğini “Ondan (Allah'tan) başka dua ettikleri, onlara şefaat ede¬mezler. An¬cak bilerek Hakka şahitlik ya¬panlar hariç. (Onlar, Allah’ın izniyle şefaat ederler.)haber vermektedir. (Zuhruf süresi ayet 86)

    Bütün peygamberler, Melekler ve Müminler buna şahitlik yaptıkları için Allahın izni içinde şefaat edeceklerdirler.

    Allahın varlığına ve birliğine şahitlik yapan melekler bile izinsiz şefaat edemezler diye haber veren:

    “Gökyüzündeki meleklerin şefaati, an¬cak Al¬lah'ın dilediği ve razı ol¬duklarına izin verdikten sonra fayda verir.” (Necm süersi ayet 26) ayetlerine göre melekler de şefaat edecekler.

    Mümin süresinin 7 inci ayeti, Şura süresinin 5 inci ayetinde haber verildiğine göre Melekler bu dünyada iken bile Müminlere Allah atkında af talebinde bulunduklarını haber verir.

    “Arşı taşıyanlar ve Onun çevresinde olanlar, Rablerini hamd ile tesbih ederler ve Ona iman ederler. İman edenler için af ister¬ler. "Ey Rabbimiz sen her şeyi rah¬met ve ilimle kuşattın. tevbe edenleri ve senin yoluna uyanları afvet ve onları ce¬hennem aza¬bından koru" (Mümin süresi ayet 7)

    “Üstlerindeki gökler neredeyse çatlayacak. Meleklerde, Rable¬rini hamd ile tesbih ederler ve yer¬yüzündekilere istiğfar ederler. İyi bilinki; şüphesiz Allah afvedicidir, merhamet edicidir.” (Şura süresi ayet 5)

    Hakkın şahitleri olmaya, her gün beş vakit namazımızda ezanla, dinin temeli olan şehadetleri, bütün dünyaya duyurmaya,

    Allaha hiçbir şeyi ortak koşmamaya,

    Ahreti dünyaya tercih etmeye,

    Allahın emrettiği şekilde bir hayat yaşamaya devam edelim,

    Ara bulalım,

    Ahirette hem şefaat eden, hem şefaat edilenler arasına katılmak için Allaha dua edelim.