ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    01.04.2014


     

    GELECEĞE BAKALIM

    Can ve tenden meydana geliyoruz.

    Canımız sıkılırsa yumruğumuz da sıkılır.

    Ağzımızdan çıkan kötü sözlerden hemen vazgeçip Allahtan af, kullardan özür dilenmeli.

    Geçmişe sünger çekip geleceğe bakmalı.

    Allah, gözlerimizi öne bakacak şekilde yaratmış.

    Geriye bakarak yürüyenler yol alamazlar, hedefe varamazlar.

    Dün, meydanlarda ten hastalıklarımızın tedavi yeri olan hastahanelerden bahsettik.

    Bu gün hemen gönüllerin tamiri ve tatmini için tedbirlere başlamalı.

    Hastahanede doktorunu döven adam yetiştiriyoruz.

    Kapkaççı, gaspçı, uyuşturucu hastası, şehvet, servet, saltanat düşkünü, hırsız, hortumcu, casus, hain... yetiştiriyoruz.

    İftira üreticisi politikacılar yetiştirdiğimizi gördük.

    Tetikçi gazeteci, insani güce tapınan, bütün haramları helal yapan hocalar yetiştirmişiz

    Günahsız doğan çocuklarımızı kirletme kurumları kurmuşuz.

    Şehirlerin meydanlarından daha geniş olan gönül dünyalarımızı da meydanları ağaçlandırdığımız ve çiçeklerle donattığımız gibi gönül dünyamızı da imanla süsleyip hikmetle cilalayalım.

    Şehrin cadde ve sokaklarını temizlediğimiz gibi beyin kıvrımlarımıza ekilen gavurluk tohumlarından üreyen mikrop fikirleri de temizleyelim.

    Gönül dünyamızın Allaha giden yolu kapalı olduktan sonra evimizin yolu altınla kaplansa ne yazar.

    Lavabosu ve musluğu altından olan adamın ciğerinden kan geliyorsa, altının ona ne faydası var?

    Rabbimiz, geçmiş milletlerden dünyayı mamur edip ahireti yıkan nicelerini helak ettiğini haber verir.

    “Sizden öncekiler gibisiniz; onlar, kuvvetçe sizden daha güçlü idiler. Mal ve evlat yönünden daha çok idiler. Onlar, nasip­leri kadar faydalandı­lar. Sizden önceki­lerin nasipleriyle faydalan­dıkları gibi siz de nasibinizden faydalandınız. (Batıla) da­lanlar gibi siz de (batıla) daldınız. İşte onlar, amelleri dün­yada ve âhirette boşa gi­denlerdir. İşte onlar zarara uğrayanla­rın ta kendileridir.” (Tevbe süresi ayet 6)

    Süleyman aleyhisselam gibi rüzgara bile hükmeden imanlı insanların yetişmesini ister Rabbimiz.

    Kıtaları birbirine kavuşturduğumuzdan daha fazla gönüller arasına iman, dostluk, vefa muhabbet boruları döşeyelim.

    Gönüller arası muhabbet şebekesi kurmak için gönülleri yaratan Allah ile bağ kurmak gerekir.

    Cennet veya cehennemdeki geçecek zamana göre bu dünyadaki ömrümüze bir saniyelik zaman desek dünyaya fazla değer vermiş oluruz.

    Yatırımımızı ona göre yapalım.

    “Yapıyoruz ya” demeyelim.

    Nefesinizi en fazla nerede tüketiyorsunuz?

    Akşama kadar ağzınızdan çıkan kelimeler sayılsa yaratan mı daha fazla çıkıyor yoksa yaratılanlar mı?

    Bir saniye sonra sonsuza değin cehennemde kalacaksa Karun kadar servet, Firavun kadar saltanat olsa ne yazar.

    Ömrümüzün her saniyesi değil salisesinde bizim kanımızı, canımızı, kalbimizi, kalıbımızı yöneten Rabbimiz buyurur: “Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, gö­nüllerinizdekine bir şifa ve iman edenlere yol göste­ren ve rahmet gelmiştir. De ki: "Allah'ın lütfu ve rahmetiyle, ancak bu­nunla sevin­sinler. Bu, (Kur’an ve iman) onların topladıklarından daha hayırlıdır.” (Yunus süresi ayet 57,58)

    İbni Ebi Hatem, İbni Kesir gibi rivayet müfessirleri bu ayetin tefsirinde Hazreti Ömer’in bir gün hizmet eri biriyle hazineyi kontrol ederken Ömer: “Elhamdü lillah” der. Hizmetindeki ise “Bu, Allah’ın bize bir fazlı ve rahmetidir” deyince Hazreti Ömer: “Yalan söylüyorsun, o öyle değil, Rabbimiz şöyle buyurur: “"Allah'ın lütfu ve rahmetiyle, ancak bu­nunla sevin­sinler. Bu, (Kur’an ve iman) onların topladıklarından daha hayırlıdır.” Diyerek yukardaki ayeti okur.

    Allahı ve onun kitabını unutan toplumlar, Allah’ın verdiği nimete sevindiklerini haber verir Rabbimiz: “Kendisi ile nasihat edilen (kitabı) unuttukları zaman üzerle­rine her şeyin kapılarını açıverdik. Kendilerine verilenlerle sevin­meye başladıkla­rında, onları an­sızın yakalayıve­rince birden ümit­sizliğe düştüler.” (Enam süresi ayet 44)

    Allaha ve onun kitabının önüne  hiç bir şeyin geçmesine izin vermeyen Müslümanlar ise nimeti imtihan için veren Allaha olan imanlarıyla sevinirler.

    Zerre kadar iman, insanı cennet götürür ama yeryüzünün tamamına sahip olan imansız insan bu dünyada ensesinde silah, önünde tuzak, yemeğinde zehir endişesiyle yaşarken cehenneme yuvarlanır gider.

    Sevgili peygamberimiz son senesinde yaptığı bir konuşmada “Sizin hepinizin müşrik olmasından korkmuyorum. Ancak sizin dünyalık konusunda yarış yapmanızdan korkuyorum” buyurmuş. (Buhari, Sahih, Kitab’ül-meğazi, Müslim, Sahih, Kitab’ül-fezail)

    Gönlünü imanla süsleyen Ashabı kiram, sarayının duvarlarını altınla süsleyen Pers İmparatorluğunun saltanatına son vermiştir.