DİNLESİNLER,
İZLESİNLER, FİŞLESİNLER
Evinizin her yerine
böcek yerleştirsinler, bürolarınızı dinlesinler, arabanıza Chip taksınlar,
telefonunuzu dinlesinler.
Hiç endişe
etmeyiniz.
Midenizden haram
lokma geçmesin.
Kimsenin namusuyla
oynamayın.
Hiç bir devlet veya
şahsın aleyhine fırıldak çevirmeyin.
Dinimize düşman
olanın dahi Müslüman olması için çalıştığınızı dinlesinler, seyretsinler.
İslam’a aykırı hiç
bir iş yapmayın, gerisine karışmayın.
Böylece
fişleyenler, dinleyenler, gözetleyenler, izleyenler İslam’ı ve Müslümanı
tanımış olacaklar.
Boğaziçi
Üniversitesini kazanacak aklı ve çalışması olduğu halde bir televizyon bilgi
yarışmasında Sultanahmet camiinin nerde olduğunu bilemeyip “Konya’da” dediği
gibi.
Bush oğlu Bush’un
birinci Cumhurbaşkanlığı seçimi propagandasını yaparken televizyonda
Afganistan’ın nerede olduğunu sorulduğunda cevap veremediği gibi yedi milyar
insan içinde İslam dinini ve Müslümanları bilmeyen, tanımayan çok insan vardır.
Amerika’da iken
okullarda tek kişilik tiyatro oynayarak geçimini sağlayan bir hanımefendi,
“Srilanka’dan bir şeyh gelemden önce ben İslam ve Müslüman kelimelerini hiç
duymamıştım.
O şeyhin
sohbetlerine katıldım, İslam ve Müslümanlık hakkında bilgi edindim.
Türkiye’den gelen
bir Ebru sanatçısıyla tanıştım ve onun sayesinde Türkiye’yi tanıma fırsatım
oldu.
Benim dışımda
milyonlarca Amerikalı hala İslam kelimesini duymamıştır.” Demişti.
Benim önümde
Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olan bu hanımefendi şu günlerde doğrudan
Kur’an-ı Kerimi okuyup manasını anlayacak durumda.
Ama durum eskisi
gibi değil.
Amerika’nın şaşkın
siyaseti nedeniyle aklı karıştı ve düşman üreteceğini zannettiği
propagandasıyla İslamı dünya gündemine yerleştirdi.
Herkes geri zekalı
değil tabii.
En kötü şekilde
tasvir edilen İslam ve Müslümanların ana kitabı Kur’an-ı Kerimi okumak ve
doğruluğunu test etmek isteyen bir çok ajan, siyasi, düşünür ve stratejistin
Müslüman olduğunu gördük.
Sevgili peygamberimizi
öldürmek için gelip de Müslüman olan ve adalet tarihini ilk satırında yerini
alan Hazreti Ömer’in olayı herkes tarafından bilinir.
“Deli” diyerek aşağılamaya ve
etkisizleştrmeye çalşıtıkları sevgili peygamberimizi tedavi etmek için yanına
girip de Müslüman olan doktor Dımad’ı biliyoruz. (Müslim, Sahih, K. Cuma, bab
tahfifi s salat, hadis no 868)
Bunlar geçmişte
kaldı diyenlere 23 Mayıs 2006 tarihli Radikal gazetesinin haberinden bir bölümü
okuyalım:
"İsviçre'de
Geniş omuzlu bir savaş sanatları üstadı olan Claude Covassi, (İnternette
hakkında epeyce bilgi var) 2004 başında istihbarat için muhbirliğe başladıktan
sonra, İslam dinine geçme süsü verip Müslüman çevrelere sızmış, hatta Irak'a
giden mücahitlerin toplandığı Suriye'deki camilere dek uzanmış. Ancak sonunda
Cenevreli imam Hani Ramazan'a sırrını açıklayan Covassi, Şubattan beri medyaya
istihbaratın gizli belge ve operasyonlarını anlatıyor. Hatta devletin komplo
kurup Ramazan'dan kurtulmaya çalıştığını aktarıyor."
"Beni İslam'a
ikna eden hararetli nutuklar değil, duanın gücü ve Kuran'ın anlayışı oldu. İslam
varoluşumu dönüşümden geçirdi"
05 Ekim 2006
tarihli Kanal 7 haberlerinde Covassi'nin kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle
anlatılıyor:
"Covassi, Hani
Ramazan hakkında teşkilatına temiz raporu verdi. Ne var ki teşkilatı ona
inanmadı. Ondan ısrarla Ramazan'ı suçlu gösteren bir rapor istendi. Ancak
Covassi bunu yapmayı reddetti ve teşkilattan ayrıldı. Ne olduysa ondan sonra
oldu.
“Teşkilattan
ayrıldıktan hemen sonra evim soyuldu. Sokak ortasında dövüldüm. Bunun üzerine
gazeteci dostlarımı arayıp tüm gerçekleri anlattım. Haber basında geniş yankı
buldu. Çıkan haberlerin ardından teşkilat, daha fazla konuşmamam, suskun kalmam
halinde, para verip beni güvenli şekilde yurtdışına gönderebileceğini söyledi.
Ben de teklifi kabul edip Kahire’ye yerleştim”
Guantanamo’da Müslüman esirlerin gardiyanlığını yapan Terry Holdbrooks
isimli Amerikalı, işkenceci Bush’un dininden işkence görenin dini olan İslam’a
geçmiş.
İngiliz gazeteci
Yvonne Ritley’in de Amerikan propagandası nedeniyle Müslüman oldu.
Bu isimleri
Google’den sorarsanız size geniş bilgi verir.
Adamlar bizi döve döve
bağlarımızı koparmaya çalıştığımız dine tekrar sıkı sıkıya bağladıkları gibi
kendilerinden aklı başında olanların da Müslüman olmasına sebep oluyorlar.
Bush’un
sopasıyla Vatikan’ın papası aynı hedefe vurunca batı hayranı gibi görünen sağcımız,
solcumuz, delimiz, velimiz, aydınımız, sanatçımız, çiftçimiz, dervişimiz, berduşumuz
birleşiveriyorlar.
Keşke bütün
ajanlarını aramıza gönderseler de dizlerimizle gidemediğimiz gönüllere
dillerimiz ve hallerimizle girebilsek.
Biz hiçbir
zaman zarar veremezler.
Rabbimiz
buyurur: “De ki: Siz, bizim hakkımızda iki
güzellikten (gazilik veya şehidlikten) başkasını gözetleyemezsiniz.
Biz ise, Allah katından veya bizim ellerimizle bir azabın size isabet
etmesini gözetliyoruz. Gözetleyin; biz de sizinle beraber gözetleyenlerdeniz"
(Tevbe süresi ayet 52)