AYDINLIK GÜNLERE
YÜRÜYORUZ
Gökyüzünde yağmur,
yeryüzünde çamur olmayınca teknelerde de hamur oluşmamış.
Toprak ekin vermiyor,
koyun kuzu, keçi oğlak doğurmuyor.
Dereler kurumuş, yaralar
azmış, çocuklar gıdasız kalmış.
Nüfus artmış, yerle gök
birlikte cimrilik yarışına başlamış.
Geçim sıkıntısı her
kafadan ses getirmeye başlamış.
Bunu fırsat bilen
düşmanlar, üzerlerine çullanmış.
İçten hastalıklar ve
hastalıklı dostlar saldırırken dıştan düşmanlar saldırmış.
Böyle bir durumda
kalanlar ne yapabilirler?
Oturduğumuz erden ahkam
kesmeye gerek yok. Yaşanmış bir hayat var.
Orta Asya’da hayat süren
Türklerin başına gelmiş bu söylediklerim.
“Kavimler Göçü” meydana
gelmiş.
Batıya doğru yol
alırlarken zaruretler onlara tekeri icat ettirmiş.
Ağırlıklarını tekerle
kolay taşımışlar.
Ve batıya doğru göç
yolunda Müslümanlarla karşılaşmışlar.
Müslüman olmuşlar ve
İslam bayrağını Viyana’dan Yeni Delhi’ye kadar dalgalandırmışlar.
Kara hanlılardan
Osmanlılara kadar batıda Alpaslan, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz, Kanuni, Doğuda
Timur, Babür Şahlar...
Bu gün Doğu
Türkistan’da, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Karabağ’da, Filistin’de, Mısır’da,
Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, Myanmar’da Guantanamo’da bir daralma, sıkıştırma,
baskı, ambargo, katliam varsa bütün bunlar, Müslümanların doğum sancılardır.
Adamın biri Hazreti
Ali’ye sorar: “Gökler yay olsa, yeryüzü yayın teli/kirişi olsa, afetler ok
olsa, insanlar nişan olsa, atan da Allah olsa, şimdi insanlar nereye kaçarlar?”
der.
Hazreti Ali
cevap verir, “Allah’a kaçsınlar” (Timur’un Tüzüğü/Tüzükat-ı Timur, 2010, İnsan
Yayınları, sayfa 26)
Bütün yollar
dünya kafirler tarafından kesilse, cennet yolu eşkıyası, cehennem davetçisi
inkarcılar, dört koldan saldırsa, Müslümanın bir anlığına bile gönlüne
ümitsizlik gelememelidir. Allah var, keder yok diyerek yoluna devam etmelidir.
“Ümit kokulu
haberleri, Hazreti Ali’den, Timur’dan, geçmiş tarihten değil, çağımızdan ver”
diyenlere gözümüzün önünde her gün her saat değil her saniyede umut kokuları
saçan Rabbimizin bilgisi içinde meydana gelen olayları gözden geçiriverin.
Daha düne kadar
ülkelerin harimi namusunu çiğneyerek ülke içinde soyguncu askerleriyle Müslüman
öldüren ülkeler, evlerinden çıkamaz olduğu gibi, soyup soğana çevirdiği
insanların kendi sokaklarında gezişini perdeli camların arkasında korkak ve
titrek yüreklerle seyrediyorlar.
Mankurtlaştırdığı
ülke yöneticilerine “Başının çaresine bak, sana yardım için asker gönderemiyorum,
Mücahitlerden korkuyorum” diyor.
Dünya
ülkelerinin yarısından fazlasına ticaret ve seyahat kastıyla gitmeyin diye halkına
uyarıda bulunuyorlar.
Yaptıkları
kötülükler, kendi başlarına dökülmeye başladı.
Dünyanın dört
bucağında ticaret yapan Müslümanlarımız olduğu gibi, yedi iklim dört bucakta “Eğitim
böyle olur” diyen eğitimcilerimiz var.
Rabbimiz buyurur: “De
ki: "Ey kendilerini israf eden kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin.
Şüphesiz Allah, bütün günahları afveder. Muhakkak O bağışlayandır, merhamet
edendir.” (Zümer süresi ayet 53)
"Rabbimin rahmetinden, sapıklardan
başkası ümit kesmez" dedi. (Hıcr süresi ayet 56)
Bütün çağların sahibi
olan Allah, bu çağda Müslümanların yükselmesini murat etmişse kimse bunu
durduramaz.