İMANIN
TADINI ALMAK
Ananın
bağrında cennet kokulu sütünü emerken duyduğumuz tatlı ninniler,
Yaz
sıcağının orucunun iftarında, billur gibi bardaktan, buz gibi su içmek
Kutuplarda
üşüdükten sonra sıcak bir sobanın dibinde bulunmak,
Tatlı
dilli, güler yüzlü, bal gibi sözlü sevdiğinizle beraber olmak tatlıdır.
Yemekler
ağızda, çiçekler burunda, nağmeler kulakta, güzellikler gözde, uyku badende
tatlıdır.
“Tatlı
dile güler yüze doyulur mu doyulur mu?” deriz ve hemen bütün bu tatlı şeyleri
yaratanı hatırlar, Onu bütün yaratılmışlardan daha çok sever ve Ona imanın tadına varırız.
Onu
bize tanıtan kitabı getiren, o Kitabın nasıl yaşanacağını bize gösteren Allah
rasülünü sevmenin tadına varırız.
Sevgili
peygamberimiz buyurmuş: “Şu üç şey bir kişide bulunursa imanın tadını bulmuş
olur: Allah ve Rasülü, kişiye başkalarından daha sevgili olmak, sevdiği bir
kişiyi Allah için sevmek, ateşe girmekten hoşlanmadığı gibi kafirliğe geri
dönmekten hoşlanmamak” (Buhari, İman, bab 6, Hadis 16)
Annemize
olan sevgimizi ona “Öff” bile demeden gönlünü almak için çalışmayla
gösterdiğimiz gibi Allaha olan sevgimizi de Onun emirlerini yerine getirerek,
yasaklarından kaçınarak, kazasına rıza, belasına sabır, nimetine şükür sonunda
haşyetin bütün vücudu sarması ve uykunun bedene yayılırken meydana gelen tat
gibi bir lezzetin meydana gelmesidir.
Bu
sağlanırsa yalandan tat alan dil, doğrudan lezzet almaya başlar.
Gıybetten
ağzı tatlananlara gıybet, zehir gibi, kardeşinin etini çiğnemek gibi gelmeye
başlar.
Hıristiyanların
Hz. İsa’yı öne çıkardığı gibi, peygamber sevgisini Allah sevgisinin önüne geçirmediği gibi yer yüzünde hiçbir insanı
veya hiçbir şeyi Allah’ın önüne geçirmez.
Allah’ı
çok sevdiğinden Allah dostu olan müminleri sever ve dostun acı sözü, düşmanın
tatlı sözünden tatlı gelmeye başlar.
İnkarın
imana dönüşmesi zakkumdan bal yapmaktan zor olduğunu bilir ama sevdiği Allah’ı
seven bir adam daha bulduğu için o zorluğu göze alır.
Bal
yemek için arının iğnesini göze almak gibi bir şey bu Allah yolunda yorulmak.
“Sevdiğiniz
kişiyi Allah için sevmek” imanın tadını almaktır.
Allahı
ve rasülünü seveni Allah için sevmek de imanın tadına varmaktır.
Sizi
makamınız, servetiniz, imkanlarınız için sevenle birlikte olduğunuz vakit
aldığınız tat ile sizi Allah için sevenle bulunduğunuz zamanlardaki aldığınız
tadı bir kıyaslayın.
Para,
şan, şöhret, makam, mevki için sizi seven kişiye, o makam, mevki veya parayı
bir başkası verecek olursa hemen sizi terk eder ve hem de karşınıza dikilir.
Kafirliğe
dönmeyi ve de kafirliği ateşe düşmekten daha kötü görerek gavurluktan iğrenmek
de imanın tadına varmaktır.
Bu
tadı alamayanlar, Hz. İsa’ya tapanlarla, ateşe tapanlarla, güneşe tapanlarla,
ineğe tapanları kendileri gibi görmeye ve de bundan tad almaya başladıkları
andan itibaren imanının tadını kaybettiğinin ilanı demektir.
Hocam
bu dediklerini ben kendimde bulamıyorum” der gibisiniz. Doğrudur. Bunun için
“Allaha olan sevgimizi de Onun emirlerini yerine getirerek, yasaklarından
kaçınarak, kazasına rıza, belasına sabır, nimetine şükür sonunda haşyetin bütün
vücudu sarması ve uykunun bedene yayılırken meydana gelen tad gibi bir lezzetin
meydana gelmesidir.” Demiştik.
Zıddından
bir örnek verirsek, yeryüzünde ilk içişte sigarayı zevkle içen tek adam yokmuş.
Birilerine özenerek ilk içen kişinin boğazı ve ciğerleri yanarmış. Ama adam
ısrar edince nikotin kana geçince tiryakilik başlayınca onu içmekten zevk
almaya başlarmış.
Yalandan
tad alan dil, doğrudan zevk almaya başlayınca yalana dönemediği gibi Allah’ın
emir ve yasakları ilk başlangıçta zor gelse bile ısrarla devam sonunda öyle bir
zevk, öyle bir lezzet, öyle bir tad almaya başlar ki, eğer o tadı ilk yapışta
herkes alabilmiş olsaydı Bush ile Putin bu İmanı, İslâm’ı, namazı orucu bize
bırakmazdı.
İmanımızın
tadını almaya çalışalım ve birbirinden ayrılmaz olan bu üç şartı hakkıyla
yerine getirelim.