VAHDET/BİRLİK
Gerçek
vahdet, Ehad’a inananlar arasında olur.
Bir
olan Allah’a iman edenlerde birlik meydana gelir.
Yerde
deniz, gökte yıldız, dalda çiçek, elde çocuk, dağda taş, havada kuş ayrı
görünseler de kusursuz bir tabloyu oluştururlarken çokların birliğini
gösterdiği gibi, renkleri, ırkları, bölgeleri, kıtaları, kabiliyetleri, dilleri
ayrı insanların Tevhid’de birleşmeleri de birbirine kurşunla bağlanmış
tuğlaların bir saray oluşturması gibi İslam toplumunu meydana getirirler.
Ağaç
bin olsa da orman bir olur.
Çiçek
yüz olsa da dal bir olur.
Altı
bin küsur ayet bir tek kitabın kelamıdır.
Bin
bir çiçekle bir bahar olur.
Hepimiz,
Allah tarafından uzatılmış sağlam bir ipe sarılmışız,
Dışımızı
onun tek güneşi aydınlattığı gibi, içimizi onun eşsiz nuru aydınlatıyor.
Bir
tek Allah’ın kullarıyız,
Bir
babanın çocuklarıyız,
Hazreti
Muhammedin ümmetiyiz.
Allah’ın
vahyine göre bal yapan arıyla, kartalın,
Hamsiyle
balinanın,
Karıncayla
filin davranış farkı, ayrılığın değil ahengin işareti olduğu gibi,
Mekke’den,
Sydney’den, Senegal’den, Londra’dan, Tokyo’dan, İstanbul’dan, Berlin’den....
dünyanın her bir yerinden cennete doğru koşan Müslümanların mekan farkı, koşma
şeklindeki çeşitlilik ayrılığı, aykırılığı değil birliği, beraberliği ifade
eder.
Milyarlarca
yıldızın her biri kendine takdir edilen yörüngesinde dönerken birliği
oluşturur.
Birliğimizi,
beraberliğimizi, kardeşliğimizi, kenetlenen saflarımızı, düşmanın planı,
hilesi, taktiği bozamaz.
Bizi,
ancak bizden olanların benliklerinden kaynayan kıskançlık, hased, çekememezlik
bozar.
Bu
hastalıklar, bizi değil Yusuf aleyhisselam gibi birini bile kuyuya attırır.
Üç
veya hiç tanrıya inananlar, ya servet, ya şehvet, ya da şöhret putunun önünde
toplanırlar.
Leş
etrafında toplananlar gibi işleri bir olsa da dişleri ve kalpleri
paramparçadır.
Bizim
dillerimiz, aynı nağmeyi terennüm eden sazın telleri gibidir.
Ayrı
ayrı olsa da aynı şehadeti söyleriz.
Bizim
siyah, sarı, beyaz ellerimiz, arşı alayı taşıyan melekler gibi,
Aynı
kubbeyi taşıyan direkler gibi,
Ayrı
ayrı olsa da aynı İslam binasına omuz vererek kulluk görevimizi yerine
getirirken vahdeti sağlarız.
Organlarımız
ayrı olsa da, her birinin görevi ayrı olsa da aynı insana hizmet ettiği gibi,
Biz,
ayrı ülkelerde, ayrı dillerle, ayrı kapasitelerle, ayrı kabiliyetlerle aynı
İslam’a hizmet ederiz.
Leş
etrafında birleşenler, topla tüfekle tenlerimizi, vatanlarımızı ayırsalar da
gönüllerimizi parçalayamazlar.
Allahın
kelamıyla tatmin olan gönüller,
Tenini
parçalayanlara bile bakınca güler,
Ve
“Keşke Rabbimin beni afvettiğini ve bana cenneti ikram ettiğini bilselerdi”
der.