ÖLÜ
KUŞ UÇAMAZ
Havada
nazlı nazlı uçan kuşu yakalayıp tartsak kaç kilo ve gram gelmişse aynı kuşun
ölüsü de o kadar kilo ve gramdır.
Aynı
ayak ve kanatla ölü kuş uçamaz.
Canlı
kuşun farkı, o görmediğimiz canı taşımasıdır.
Dünyada
en büyük bülbülün ağırlığı 25 grammış.
Göç
esnasında yırtıcı kuşlara yem olmamak için üç bin metre yüksekten uçarmış.
Ama
ölünce bütün kuşlar uçamazmış.
Ölünce
kaybettiği şey ne ki?
1983
yılında kendini Bolu beyi zanneden bir Tuğgeneral beni sorgulamak için gözümün
içine baka baka yanındaki astsubaya “Bunu Tugaya getirin” emri üzerine
alındığımda üç ayrı arabayla götürdüler Tugaya.
Komutanın
emrini beklerken yanımda beni yalnız bırakmayan üsteğmenle uzun sohbet
esnasında üsteğmen “Ruh denen şeyin bu güne kadar görülmediğini, onun için
varlığını kabul etmeyenlerin olduğunu ve
kendisinin de kabul etmediğini” söyleyince, “Evli misin? Dedim, “Evet
evliyim” dedi.
“Severek
evlendiniz?” değil mi. “Evet”
“Neyini
sevdin?
“Yüzünü,
özünü, gözünü, kaşını...sevdim ve evlendim” dedi.
Severek
evlendiğin o değerli eşinin bir akşam dönüşünde kalpten ölüverdiğini görsen ne
yaparsın?” “Eee defnederiz” dedi.
“Niçin
defnediyorsun? Kaş, göz, yüz, saçlar, ten yerinde duruyor. Sen bir asker olarak
bir bölük düşmandan korkmazken çok sevdiğin eşinin yanına yatmaktan korkarsın
neden? Çünkü bizi birbirimize bağlayan ruh uçup gitti.
Ölü
kuş gibi oldu.
Ölü
kuş uçamadığı gibi kafesteki kuş da uçamaz.
Ten
var, kanat var, can var ama özgürlük yok.
Üsteğmenle
geçen üç saatlik zaman sonunda “ver elini” dedim uzattı ve tokalaşırken bu
Cumadan başlayarak bütün Cuma namazlarını kılacağına dair söz verdi.
“Bülbülü
altın kafese koymuşlar aaaah vatanım demiş”
atasözü aslında bize çok şey söyler.
Eğitim
yoluyla kafeslenen dünya insanı, okulun binası, oyun sahaları, bahçesi, masa ve
koltuklarıyla en üst düzeyde olsa da fark etmez, aldıkları eğitim onları
kendileri gibi bir kaç adamın koyduğu kısır kuralları öğrenmek, uygulamak,
uygulamayanları cezalandırmak için eğitim alırlar ve böylece yiyemedikleri
altın kafesi, kokmuş gıdaları bulunmaz nimet kabul ederler ve yaratanlarının
hiç bir kuralına iltifat etmeden efendilerinin klu olarak cehennemi boylarlar.
Azmi
ve iradesi ölmüş insanlar da ölü kuş gibidirler
Ten
ve canımızı yaratan Rabbimizden başka hiç kimseye kulluk yapmama azmini
bırakmayacağız.
Bu
azmimizi günde beş vakit namazımızda kırk defa okuduğumuz “İyyake na’büdü/Ancak
sana kulluk ederiz” ayetini tekrarlayarak kuvvetlendireceğiz.
Makam,
rütbe, servet ve şehvet tuzaklarına düşmemeye dikkat edeceğiz.
Maddi
gücümüz bülbül kadar küçük olsa da davamız dünyaya sığmayacak kadar büyüktür.