“BARIŞIN”
DEMEDİM AMA KARDEŞ YAPTIM
1970
li yıllar.
Ben,
Karaman’da imamım.
Gençlik
sağ, sol diye ikiye ayrıldıktan sonra sağ da Milli Türk Talebe Birliği (MTTB),
Akıncılar, Yeniden Milli Mücadele Birliği gibi guruplara ayrılmış.
Ben
de camimin dışında bir şeyler yapmak istiyorum.
Bir
gurubun öğrencileriyle ilgilensem diğerleri beni karşılarına alacaklar.
Faydamın
sınırlarını kendim çizmiş olacağım.
Ben
de Mevlana’nın annesi Mümine hatunun medfun bulunduğu Aktekke camiinin
karşısındaki kahvehaneyi medreseye çevirmeye karar verdim.
Burası
altı tane yolun kavşak noktası ve Karaman’ın tam merkezi.
Lise,
Ticaret lisesi, Sanat okulu, İmam-Hatip okulu öğrencilerinin geçiş yeri.
Bir
ayet bir hadis sohbetleri devam etmeye başladı.
Otuzla
elli arası değişen topluluk ve bu kalabalığı görüpte kulak müsafiri olarak ilim
kırıntısından yararlanmak isteyen kahvehane müdavimleri.
Çaylar
benden olduğundan ikindi namazı sonrası
kahvehane sahibi de beni merasimler karşılar.
Sağ-sol
hiç bir gurubun aleyhine tek kelime edilmediği gibi edilmesine de izin vermem.
Hiç
bir gurubun liderini yıpratacak kelime söylenmezdi bu derslerde.
Doğruyu
öğretiyorum, yanlışı gündeme dahi getirmiyorum.
Doğrular,
benim doğrularım değildi.
Benim
aklımın doğruları ile bir Budist’in, Yahudi’nin, Hristiyan’ın, Komünistin
doğruları eşit haklara sahiptir, ama hepimizi yaratanın doğrusu hepimizin
doğrularından daha doğrudur inancını güçlendirmeye çalıştım.
Doğrunun
yerleştiği yerde yanlış barınamaz.
Işığın
olduğu yerde karanlığın kalamadığı gibi.
Her
guruptan öğrencinin rahatlıkla gelebildiği tek mekan orası.
Buradan
mezun olanlar, ileride çok önemli yerlere geldiklerinde birbirleriyle dostça
ülkeye hizmet etmeye devam ettiler.
Bunların
hiç birine ben, “Barışın” demeden bunları kardeş yaptım.
Bu
derslerde ve daha sonraki derslerde bende bir gurup olamamaya özel dikkat
ettim.
Hucurat
süresinin birinci ayetine uyarak kendimi Allah’ın ve rasülünün önüne
geçirmemeye gayret ettim.
Bir
olayla karşılaştıklarında ayetin veya hadisin hatıra gelmesi, benim hatıra
gelemem içim özel çalışmalarım oldu.
Gözlüğün
camı olayım dedim.
Rabbimin
yarattığı tabiatı seyretsin ama beni seyretmeye dalıpta tabiatın güzelliğinden
mahrum kalmasınlar istedim.
Evinizin
camından dışarıyı seyrederken camı görmezsiniz. İsterseniz bu gün cama doğru
yaklaşın ve dışarıya bakmadan önce camı görmeye çalışın.
Camı
gördüğünüz anda manzarayı göremezsiniz.
Tarih
boyunca Alimlerimizin görevi insanların Kur’ana ve sünnete yönelmesi olmuştur.
Kendisini
gösterenlerin bağlıları onda kalmıştır.
Beni
öne çıkarıpta Allah’ın kitabından rasülünün sünnetinden mahrum kalmasınlar
istedim.
Benim
yaşım 23 olduğundan, onların yaşı da 14-18 yaş arası olduğundan ben, hala
Mahmut Ağabey olarak anılırım.
Yaşım
66 oldu. Hala 18-25 yaş arası öğrencilerle sohbetlere, bir ayet bir hadis
derslerine devam ederken ayrı bir gurup olmamayı başardım. Rabbime hamdolsun.
Devam
edecek.