ŞEHVET
KURBANI OLMAYALIM
“Canım
çekti” deriz ya işte Arapçada buna “Şehvet” deniyor.
“İştah”
kelimesi de “Şehvet” kelimesinden türemiştir.
Ama
Türkçe’ de “Şehvet” kelimesi cahiller dilinde biraz kirlenmiştir.
Son
günlerde “Sözün şehvetine kapıldı”, “Makamın şehvetine kapıldı” gibi sözlerle,
“şehvete, şöhrete, servete esir olanlar” denirken hep şehvet kötü gösterilir.
Eğer
şehvet/can çekmesi olmasa kimse tarlayı sürmez, sofraya tatlı yemekler
gelmezdi, kimse besicilik yapmaz, et sofrayı süslemezdi.
Şehvetimizi/can
çekmesini yaratan Allah’tır.
Buyurun
ayeti kerimeyi okuyun:
“Kadınlara,
oğullara, tonlarca altın ve gümüşe, süslü atlara, en'ama (deve, sığır, koyun ve keçiye), ekine
karşı şehvet sevgisi beslemek, insana süslendi. Bunlar dünya hayatının nimetleridirler.
Dönüş yerinin en güzeli Allah katındadır.” (Al-i Imran süresi ayet 14)
Temmuz
sıcağında oruç tutanın öğle üzeri soğuk suyu görünce canının çekmesi gibi karşı
cinsi canımızın çekmesi,
Süleyman
aleyhisselam gibi mala sahip olma isteği,
Hazreti
Ali’nin Düldülü gibi otomobillere, uçaklara sahip olma isteği yasak da
değildir, haram da değildir.
Bütün
mesele bu isteklerimizi Şeriatın koyduğu kurallara göre elde etmede veya
etmemede.
Yusuf
aleyhisselam, dünya güzeli kadının isteğini kabul etmeyerek Babası Yakub
aleyhiselamın Rabbinden getirdiği şeriata uyarak sabretti ve Mısır’a sultan
oldu.
O
haram yolu seçen kadın ise Sultan karısı iken nefsinin esiri oldu.
Saltanatın
ayağı bütün salıncaklardan daha sallantılıdır.
Karşı
cinse içimiz gitse, yanıp tutuşsak, bundan rahatsız olup şehvetimizi öldürmek
yerine onu tatmin etmek için Nikah yolunu seçerek orta yolda yürüyecek ve
nikahtan başka yollara girmeyeceğiz.
Şehvetimizi
kontrol altında tutacağız.
Biz,
onun atı değil, o bizim atımız olacak.
Harama
adım attığınız anda anlayın ki ipler onun eline geçmiştir, uçuruma doğru
gidiyorsunuz.
Şehvet
ateşinizi haramlarla doyurmaya çalışmak, yangına benzin sıkmak gibidir.
Faizi
devamlı yükselten bir Başbakan’ı, onun liseden arkadaşı olan bir Hoca efendi tenkit
ettiğinde, “Hocam, haramı o kadar artıracağım ki halk onun zararlı olduğunu
görsün de sizin okuduğunuz ayetleri anlasın” diye cevap verdiğinde hoca
efendinin onun ağzını kapatan bir cevabı var ki burada söylenmez.
Mala
olan şehvetimizi Süleyman aleyhisselamın yoluyla elde etmenin yollarını
arayacağız, Karun yolundan gitmeyeceğiz.
Karun’un
kazandığı haram malın içinde, kaza okuyla vurulduğunu haber verir Kur’an.
Kazandığımız
malda haksız yere kimsenin kan damlası, alın teri karışmamalı.
Kazandığımızı
kullanırken akrabamız, komşumuz, arkadaşımız açlık sınırında bir hayat
yaşamamalı.
Allah’ın yolunda yürürken onu engellemek isteyenler
“Gel bu davadan vazgeç, seni kral yapalım, en güzel kadınlarla evlendirelim, en
zenginimiz yapalım” dediklerinde “Bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz, ben
bu davadan vazgeçemem” diyen sevgili peygamberimizi örnek almalı, Firavunu
değil.
Yarışmalarda
kupayı, kemeri elde etme arzusuyla canını dişine takarak çalışmalı ama rakibe
dirsek, tekme vurmamalı.
Şöhretimiz,
birilerinin omuzuna basarak, onu yerlere batırarak olmamalı.
Ama
şunu bilelim ki, bu dünyada meşru yollardan kazandığımız helal servet, şöhret
ve şehvetlerin hepsi, bizi cennete kavuşturduğunda göreceğiz ki oranın can
çeken güzellikleri yanında bizim bu dünyada can attığımız şeyler, rüyada
hamamcı olmak gibi bir şeydir.