ÇEVRENİZE DİKKAT EDİNİZ
Rabbimiz, Dünyamızı
yarattığında her şey tertemiz idi. Hava, su, dağ, deniz, en önemlisi Hz. Adem
ile Hz. Havvanın gönülleri tertemiz idi.
Ellerinde ve gönüllerinde
bir suhuf/ kitap var.
Havasız ve kitapsız
yaşanamayacağını biliyorlardı.
Derken çocukları olur ve
Kabille beraber kitaba uymama hareketi başlar ve toprağa ilk kan akarak çevre
ilk kanla kirletilir.
Nefis, haram-helal demeden
ne bulursa yeme, içme, giyme kullanma tarafında görüş ileri sürerken, gönül,
beden ülkesine girecek her şeyin, göz, kulak, dil, boğaz gümrüğünden geçerken,
beden ülkesini yaratan Rabbin koyduğu kurallara uymasını istemektedir.
Dünya insan için yaratılmış.
Çok güzel yaratılmış. Yalnız bu güzel dünyamızda güzellikleri takip ederek
güzel Cennete gitmekte var, kötülükleri izleyerek, yakıp kavuran Cehenneme
düşmekte var.
Yıldızların altında ibadet
ne güzel demekte var, Mehtaplı gecelerde sarhoş olup şuuru kapatmak, kusmuk
üzerinde yatmak ne güzel demekte var. İşte bu ince çizgiyi ayırt edecek olan
şey İslâm dinidir
Kurana göre kendisini
ayarlamaya çalışan bir Müslüman İsra
suresinin 44 üncü ayetini okuyunca, göklerde ve yerde her şeyin Allahı tesbih
ettiğini, kendi diliyle tesbih ettiği için bizim anlayamayacağımızı öğrenir.
Enam suresinin 38 inci
ayetini okuyunca yerde yürüyen, gökyüzünde uçan her canlının bizim gibi ümmet
olduğunu öğrenir.
Öğrenince ne olur? Yunus gibi:
Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım Mevlam seni
Seherlerde kuşlar ile
Çağırayım Mevlam seni
der ve taşın da atan bir
nabzı olduğunu bilirde onun da nabzını tutmaya çalışır. Onu dahi israf etmez.
Veya Ebu-s- Suud gibi bir
tarafta Şeyhülislâmlık görevini yaparken, öbür tarafta Kuranı tefsir ederken
öbür tarafta aşılama yoluyla Nur-u
Adn=cennet nuru isimli lâle üretir.
Cemil olan Allahın cemaline
aşık olan ninelerimiz uçkurlarının ucuna bile gül nakışı konduracak kadar bile
zevkleri incelmiş.
Günümüz eğitiminden, en üst
derecede sayılan Fakülteyi bitiren insanımız otuz bin insanın ölmesine emir
verebiliyor.
Mukaddes belde Mekkede Hz.
Muhammedi öldürme kararı alanlar yok oldular.
Mekke mukaddes belde diye
yeşilini yolmayan, bitini öldürmeyen çevreci Ebu Cehil ve yandaşları Allah
Rasulünü öldürmeye teşebbüs ederler.
Fransanın Strazburg kenti
yakınlarındaki Struthaf kampında Hitlerin komutanı çevreye önem verdiğinden kış
boyu ısınmak için bir tek ağacı kestirmemiş ama 50 bin Yahudiyi yakmış ve
kamptaki askerlerini ısıtmış.
Kanadalı fok balığı
avcılarının en büyük müşterisi Amerikalılar olduğu halde Basra körfezinde
olmayan bir kuşu kurtarma operasyonunu günlerce bize göstererek çevreciliğini
öne çıkarırken yüz binlerce Müslümanı öldürüveriyor.
Biz, Yaratanın ülkesinde
Yaratıcının kitabına bakarak taşların, kuşların, çiçeklerin, böceklerin,
denizlerin, yıldızların da zikrettiğine inanarak yürüdüğümüzden hiçbir varlığa
zarar vermeyiz.
Bu tür eğitimden geçtikten
sonra Müslümanlar Hac esnasında bu öğrendiklerini tatbiki olarak yerine
getirirler ve karınca dahil en küçük canlıya kıymazlar, bir ağacın dalından bir
tek yaprak koparamazlar.
Sevgili peygamberimiz : Her doğan çocuk (İslâm) fıtratı üzerine
doğar. Sonra anne-babası onu ya Yahudi,
ya Hıristiyan veya Mecusî yapar. buyurur. (Buhari cenaiz80-92, Tirmizi Kader 5, Müslim Kader 25)
Hadisi şerifte Anne ile babası yani çevresi onu Müslüman
yapar demiyor. Çünkü dünyadaki bütün çocuklar Müslümandırlar.
Önce çocuğun çevresini
şirkten, inkârdan, gâvurluktan kurtaracağız.
Hacıbektaşı veli İçine
şarap koyulan şişeyi denize atsanız ve yıllarca denizde yıkansa içi pislikle
dolu oldukça dışının yıkanması bir şey ifade etmez der. (Bak, Makalat)
Sonra komşuların iyi
seçilmesi gerekir. Çocukların Yahudi ve Hıristiyan anne-babadan etkileneceğine
dikkat çekerek çevreye dikkatimizi çekmiştir.
Sonra okuduklarımıza dikkat
edeceğiz. Yeme içmeden çok daha önemli. Mikroplu yiyecekler hastalanmamıza
sebep olurken, mikroplu fikirler sonu gelmez senelerde cehennemde yanmamıza
sebep olur.
Yediklerimiz bizim tenimizi
ve kanımızı etkiliyor. Hastalanmamıza sebep olduğu gibi hastalıktan iyi
olmamıza da sebep oluyor.
Aynı yaşta, aynı kiloda ve
aynı boyda olan iki delikanlıya aynı yemekler verilse, ancak birisinin yemeğine
azar azar uyuşturucu koyulsa bir zaman sonra bu delikanlı farkına varmadan
uyuşturucu bağımlısı olur.
Hayatında hiç uyuşturucu
görmemiş, duymamış, ne olduğunu bilmeyen bu delikanlı o yediği yemeğe bağımlı
olur ve hareketleri de dengesiz olur.
Midemize girenler bizim
dengemizi veya dengesizliğimizi belirlerken ya beynimize, gönlümüze girenlerin
bizdeki etkisi nasıl olur?
İşte onun içindir ki Kuranı kerimin ilk inen ayeti Yaratan Rabbiyin adıyla oku diye
başlamıştır. (Alak 1)
İlim, iman, amel, helal gıda
ile bir ömür boyu yolculuk yaparken ilmin Rahmani olmasına dikkat etmemiz için
Rabbin adıyla oku denmiştir.
İlmin şeytani olması
durumunda uyuşturucu alan adamın dengesizliğinden daha tehlikeli olaylar
meydana gelir. Uyuşturucu alan yalnız kendisine ve çevresine zarar verir.
Ama inkar üzerine kurulmuş
bir ilim ise şehirlerin, bir ülkenin veya ülkelerin felaketini hazırlar.
Önce şirkten, inkardan,
yalandan, iftiradan can temizliği, sonra her türlü pislikten ten temizliği daha
sonra da çevre temizliği.