ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    09.05.2014


     

    UMUDUMU AVRUPA’DA TAZELEDİM

    15 Nisandan 01 Mayısa kadar bu köşede sizinle sohbetimize ara vermiştim.

    Boş durmadım. Gözlerim ve kulaklarımla Avrupa’da nelerin olup bittiğine baktım ve dinledim.

    Hayatta hiç bir zaman ümitsiz olmayan gönlüme nefsim “Sen kendini kandırıyorsun. İşler senin iyimser bakışların gibi değil. Sen siyahı koyu yeşil görüyorsun” diye fısıldıyordu.

    Ama gittim ve gördüm ki, gönlüm daha isabetli yorumluyor gelişmeleri.

    Türkiye’de iken Cuma namazından başka namaz kılmayan ağabeyim ve yengem Kuşluk namazlarını dahi geçirmiyorlar.

    Amsterdam ve Frankfurt’ta verdiğim konferans salonları tıklım tıklım dolu.

    Sabah namazından sonra sohbet ve kahvaltı yaptığım camide caminin yarısına kadar cemaat vardı.

    Her biri en az on kilometre uzaktan geliyorlar. Elli kilometreden gelenleri de var.

    1965 den bu yana sağcısının ve solcusunun yaşayarak elde ettiği bir tecrübe var.

    O da çocuklarını düzenli olarak camiye getirenlerde bozulma çok az iken camiye yaklaştırmayanlar şimdi çocuklarının yaptıklarını anlatamayacak kadar kötü durumda olmaları nedeniyle kendileri bile camiden uzak kalmayı tercihe yönelmişler.

    Bunları görerek ve dinleyerek yetişen yeni nesil, onların durumuna düşmemek için her caminin bünyesinde çocuklarının hem okul bilgilerine destek verecek hem Kur’an, Sünnet ve Fıkhını öğrenecek sınıflar açmışlar.

    Benim konuşmamdan önce Kur’ani Kerim okuyan Almanya’da doğup büyüyen lise öğrencisinin kıraeti ve harflerin hakkını vermesi dikkatimi çekti ve “Bu delikanlı nereden geldi?” dediğimde bu “camide öğrendi” deyiverdiler.

    Yeğenlerimden Aliye, Yıllardır hizmet ettiği Milli Görüş camilerinden birinde kadınlar kolu başkanlığına getirilmiş, diğer yeğenim Münevver, Süleyman efendi kurslarından birinde hoca olmuş bir diğer yeğenim Bekir ise Nurculara karışmış, haftada bir gün arkadaşlarıyla bir araya gelerek Avrupa’nın içinde kimliklerini yitirmemeye ve ekmeğini yedikleri insanlara İslam’ı en güzel şekilde temsil ederek Müslüman olmalarını halleriyle sağlamaya çalışıyorlar.

    Yeğenlerimin torunlarını da gördüm.

    Bir kısmı yatılı kursta kalıp okula oradan gidip gelirken bir kısmı evde kalıp okul dönüşü cami kurslarına katılarak dini bilgilerini öğrenmeye çalışıyorlar.

    Bir akşam aile sohbetinde yirminin üzerinde yakınlarım, tapusu kendisine ait tek katlı, bahçeli villa tipi bir evde çiğ köfte ziyafetinden sonra sohbet esnasında 8 veya 9 yaşlarında çocuğun Kur’an okumasını ve benim dinlememi söylediler.

    Er-Rahman süresinin başından başlayarak bir sayfa okudu.

    Harflerin mahrecindeki güzellik İstanbul’da bir çok camide imamlık yapan arkadaşlarımızdan daha güzel.

    Tebrik ettim. Nerede öğrendiğini sorduğumda Milli Görüş camiinde hafızlığa başladığını dördüncü sayfadan gittiğini yani 120 sayfayı ezberlediğini söylediler.

    Çocuğun babasına “Yarın gideceksin ve bu eğitimi veren hocayı tebrik edeceksin” dedim.

    Türkiye’den gelen emekli hocalardan biriymiş.

    Yeğenim Aliye’nin evinde iken yeğenimin oğlu eve geldiğinde yanında sarışın mavi gözlü, hiç de bize benzemeyen bir delikanlı vardı.

    Beni de başıyla selamladı ve birlikte çıkıp gittiler.

    Yeğenim o sarışının Hollandalı olduğunu, oğlunun okul arkadaşı olduğunu, babasının Amsterdam’ın orta halli zenginlerinden sayıldığını, annesiyle babasının ayrıldığını, bizim delikanlının arkadaşlığı hoşuna gittiğinden Müslüman olduğunu, böylece zenginliğin verdiği stresten kurtulduğunu anlattı.

    Eeee ben ümitli olmayayım da ne olayım?