ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    10.02.2014


    BİRBİRİMİZE KUŞKULU GÖZLERLE BAKMAYALIM

    Cumartesi günü, sevdiğim ve hizmetlerini takdirle takip ettiğim bir Üniversite hocasıyla karşılaştım.

    “Hocam, 28 Şubat 1997 döneminde bir konuşmanı dinledim. Dinleyenlere moral veriyordun. Müslümanlara karşı kurulan her türlü tuzağın Müslümanlara fayda getireceğini, kötü tuzağı kuranın o tuzağa kendisinin düşeceğini ayetlerden de delil getirerek anlatıyordun.

    Gönlüm sana inanmak istiyordu, aklım ise “İnanma”  diyordu.

    Konuşman bittikten sonra ben, sana yaklaştım ve “Bu kadar nasıl iyimser oluyorsunuz?” dediğimde “Biz de karamsar olursak millet kapkara olur. Millete moral gerekir. İyimserlikten hiç zarar gelmez” dedin ve sonunda bu gün bakıyorum da senin dediğin gibi hep iyiye doğru gittik” dedi.

    Ben de ona o günlerde yaptığım bir konuşmayı anlattım:

    28 Şubatın ardından gelen Mayıs ayının başlarında bir Arap gazeteci geldi ve filan konsolos, izinle bir lokantada yemek yemek istiyor, beni davetçi olarak gönderdi” dedi.

    Ben de daveti kabul edemeyeceğimi bildirirken ülkesinin Amerika’yla olan münasebetlerini beğenmediğimi, onun için kabul etmeyeceğimi bildirdim.

    Aradan bir hafta geçti, gazeteci telefonla “Hocam, konsolos beyle yanınıza geliyoruz”

    Geldiler. Selam verişinden, oturuşundan, ses tonundan, girdiği konulara hakimiyetinden ve ayet ve hadislerle konuşmasını kuvvetlendirmesinden gönlüme girmeyi başardı ve evinde vereceği bir yemeğe katılmaya beni ikna etti.

    25 Mayıs 1997 günü Arabayla aldırdı.

    Eve vardığımda gördüm ki, 23 tane konsolos da orada hazırlar.

    Hepsi halkı Müslüman ülkelerin konsolosları.

    Türk Cumhuriyetlerinin konsolosları, Arap Ülkelerinin konsolosları, İran konsolosu oradalar.

    Yemekten sonra ev sahibi bana dönerek “Söz senin” dedi.

    Ben de önce 28 Şubatın ardından Türkiye’de duyduklarından hareketle ümitsiz olmamaları gerektiğini, bu ülkede Generallerin de, Hükümete muhalif olan siyasilerin de ortak oldukları ve hiç ihtilaf duymadıkları konunun İslam dini olduğunu söyleyince bazılarının dudaklarında tebessüm oluştu.

    Ben de onlara dediklerimi ispat için 12 Eylül 1980 darbesini yapan Generallerin Cumhuriyet tarihinde ilk defa din dersi eğitimini Anayasaya koyduklarını, o günden bu yana on yedi yıldır ilk, orta ve lise eğitiminden geçen her Türk vatandaşının dinini öğrenme imkanına kavuştuğunu, en fazla İmam-Hatip okulunun sayın Süleyman Demirel döneminde açıldığını (Şu anda İmam-Hatip rekoru Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ındır) anlatırken Suriye konsolosu, Türk Generallerin, İsrail’e çokça ziyaretlerinin sebebini sordu.

    Ben de onun şahsında hepsine “Bir ülkeye seyahat veya iş için giden her insan o ülkede en fazla kendi ilgi alanıyla daha fazla ilgilenir.

    Ziraat mühendisi, gittiği ülkenin tarlalarına ve nelerin nasıl ekilip biçildiğine bakar, Ressam, resimlerine bakar...General de bu ülkeyi nasıl alırım diye bakar.

    Ne biliriz, belki de Çevik Bir, gezi dönüşünde Sayın Erbakan’a “Başbakanım, bir Tugayla ben İsrail’i bir haftada teslim alırım” demiştir” deyince Suriye konsolosunun gülerken göbeği titredi ve bana dönerek “Buna inanalım mı?” diye sordu.

    Ben, “Sakın inanmayın. İnanmanız için söylemedim. Ama siz diğer konsoloslarla, elçilerle görüştüğünüzde “Çevik Bir, Başbakana, İsrail’i bir Tugayla bir haftada alım demiş, ben böyle duydum, acaba doğru mu?” diye sorun. Yalan da söylemiyorsunuz benden duydunuz. Ben de yalan söylemiyorum, “Belki böyle söylemiştir” dedim.

    Siz, bunu yayınız ki bundan sonra bu tür seyahatlerde biz endişelendiğimiz gibi İsrail de endişelensin.

    Türkiye’nin eski gücüne ulaşmasının yolunun İslam’a sarılmaktan geçtiğine Askerler yürekten inanmaktadır.

    Ülkenizin siyasileri ve askerleri bizimkilerle karşılaştıklarında hangi rütbe veya partiden olurlarsa olsunlar, dostça konuşsunlar.

    Üniversiteleriniz, Türk öğrencilere kolaylık sağlasınlar” dediğimde “Ama diploma geçerli değil” diye sordular. Bu durumun geçici olduğunu, bizim öğrencilerimiz diploma geçerli olmasa bile Kur’an dili Arapçayı öğrenmek için sizin üniversitelerinizde okumak isteyeceklerdir.

    Birbirine endişe ile bakan gözler anlaşmaya varamazlar.

    Biz, birbirimize endişeli gözlerle bakmayalım” dedim.