YAZIDA VE SÖZDE 1200 YIL
GERİDEYİZ
Bir dergi yazı istedi.
Yazıyı isteyeni kıramadığım için gönderdim.
Dergi çıkınca adresime
gönderilmiş. Baktım, benim adımın altında benim yazmadığım bir makale var.
Makaleyi baştan sona
severek okudum ama çok üzüldüm.
Bu makale bana ait
değildi. Başkasının makalesini benim adımın altında yayınlamışlar.
Bir, bunun için üzüldüm,
İki, bu makalenin
yazarına haksızlık yapıldığı için üzüldüm,
Üç, böyle güzel, edebi
bir makale yazamadığım için üzüldüm,
Dört, dili güzel, gönlü
güzel, dinine aşık insanlarımızın çok sevdiği dinini bilmediği için makalesinde
hatalar yapmasına üzüldüm,
Beş, üslubu güzel
makaledeki yanlışların bana yüklenmesine üzüldüm.
Telefonla durumu
derginin idaresine bildirdim ama düzeltme yazısı yazılmadı.
Hoşuma giden yazının
bile bana aitmiş gibi yayınlanmasından hoşlanmadığım halde hiç bir zaman tasvip
etmeyeceğim yazıların benimmiş gibi yayınlanması, veya benim de beğendiğimi
belirterek yayınlanması da beni rahatsız ediyor.
İşi bilen arkadaşlara
sordum, bu internet curcunasında yapabileceğin bir şey yok dediler.
Yapılabilecek şeyler
diye bilinenler faydasızmış.
Bütün mesele eğitimin
edepsiz olmasından kaynaklanmaktadır.
Okumuşların bir kısmının
hortumcu, okumamışların bir kısmının hırsız olduğu, ikisinin de mal çaldığı
gibi söz hırsızları olduğu gibi, çalıntı sözü başkasının üzerine atarak
hırsızlıkla suçlamalar yapılmakta.
Sünbülzade
Vehbi:
Sirkati
şir edene katı zeban lazımdır.
Böyledir
şeri belâğatta fetavayı sühan diyor.
Yani:
Söz sultanlarının kanununa göre başkasının şiirini çalanın fetvası, dilinin
kesilmesidir.
Sümbülzadenin
bu şiirinin de İntihal olduğunu Tahir ül Mevlevi, Edebiyat Sözlüğü isimli
kitabında İntihal maddesinde anlatır.
Bu konunun önemini
vurgulamak için sevgili peygamberimiz: Benim adıma kasıtlı olarak yalan
söyleyen (Yani benim söylemediğimi ve yapmadığımı söylemiş ve yapmış gibi
gösteren) ler kendilerini cehennem ateşine hazırlasınlar buyurmuş. (Buhari,
Sahih, Kitabı İlm, babü Men kezebe)
Bu konunun önemini
kavrayan sevgili peygamberimizin arkadaşları duydukları her sözü naklederken
kimin söylediğini, kimden naklettiğini mutlaka belirterek rivayet etmişler.
İki yüz yıl sonra gelen
İmam Buhari, eserinde Merfu hadisleri, Mevkuf hadisleri, Maktu hadisleri
naklederken bile sözün sahibini naklettiği gibi iki yüz yıl içinde o sözü
nakleden beş veya altı kişinin de adını nakletmeyi namus bilmişler.
Yalnız hadis konusunda
değil, her güzel sözde de sözün sahibini belirtme tarafına gitmişler.
Kelamı kibar veya Kibarı
kelam dediğimiz güzel sözlerin sahibini bilemediğimiz zamanlarda veya bir mısra
veya beytin yazarını hatırlayamadığımızda onu naklederken tırnak içine alarak
sahibinin biz olmadığımızı dinleyen ve okuyana hissettirmemiz gerekir.
Biz, bu edebe riayet
edelim.
Başkalarının
yaptıklarına misilleme olarak biz de onlara benzemeye çalışarak ahlakımızı
bozmayalım.
Dinime düşman olanın bile
söylemediği sözü onun üzerine atarak, yalan söyleme, iftira tma yoluyla onu
aşağılama tarafına giderek kendimizi kirletmemeye dikkat edelim.