KONUŞMUŞ OLMAK
İÇİN KONUŞMA
Ölü evinde
ağlanır, düğün evinde gülünür.
Adamın şaşkını,
öğrendiği ağıtı, düğün evinde okumaya kalkarsa, ağlanacak haline yakınları
ağlamaya başladığında “Herkesi ağlattım” diye kendisi gülmeye başlarsa durum
çok kritik demektir.
Bir düğün
merasiminde salondakileri hüngür hüngür ağlatan hocadan ben o gün çok önemli
bir ders almış ve “Makama göre makal/Yerine göre söz” deyimini daha iyi
anlamıştım.
Çarşamba
pazarında soyka satan çığırtkan gibi, değersiz mal için çene çalanlardan
olmamaya dikkat edelim.
Hiç bir şey sebepsiz ve hikmetsiz olmayacağına
göre bu türden yaratıklar da bizim için ibret aynası olmalıdır.
Hani Sadi Şirazi, Gülistan isimli eserinde
“Lokman’a sordular “Edebi kimden öğrendin” dediler. O da “Edepsizlerden”
dediğini anlatır.
İşgüzar padişah, adını hep duyduğu lüzumsuz
Memet efendiyi merak eder ve huzuruna çağırır.
Lüzumsuz Memet, huzura girince ilk merak ettiği
şeyi sorar: “Padişahım, baban düdük çalar mıydı” der.
Lüzumsuza kızmanın anlamı yok.
Asıl suç, onu huzura kabul edende.
Vaiz arkadaşlarıma söylüyorum, ağzınız Allah
kelamını okuyor.
O kelamın çıktığı yeri hiç bir kirli kelimeyle
pislememeye dikkat edelim.
Ağzımız, Allah’ın kelamı, Peygamberlerin
Hadisleri, o yolun yolcularının hikmetli sözlerinden bir demet halinde
insanlara sunalım.
Kendi indi fikirlerimizi, görüşlerimizi
sunmayalım insanlara.
Onların bizim gibi, bizden daha değerli
fikirlerinin olabileceğini düşünerek aklımızı, fikrimizi, dilimizi, gönlümüzü
yaratanın sözlerine açalım ağzımızı.
Salonda konuşurken bize ayrılan süreyi bir
dakika uzatmayalım.
Camide konuşurken en fazla ezan bitimine kadar uzatalım.
Ben, kendim eğer Ezanı duyabiliyorsam, ezan
başladığında konuşmama son veririm.
Duyamıyorsam, müezzin yerine geldiği anda son
veririm.
Elli yılım böyle devam etti.
Ezanla beraber bitirdiğimde “Doyamadık, devam
etseydiniz” diyenler olduğunda vaizlerimizin, yaz aylarında ikindi namazı
sonrası, kış aylarında yatsı namazı sonrası bir va’zı mutlaka olsun.
Namaz sonrası olduğu için, işi olan, sıkılan
dilediği zaman kalkıp gidebilir.
Cuma namazlarını ve farz namazlarını dinmeye
zorlama aleti olarak kullanmayalım.
Ezan okunduktan sonra cemaat vaaz dinlemez, zil
çaldıktan sonra öğrenci ders dinlemez.
Dinlemek isteyenler için özel dersler yapabiliriz.
İki ayrı salonda 23 yıl devam eden Şifa Tefsiri
sohbetlerime devam edenler bilir ki Cağaloğlu’nda, Cezeri Kasım Paşa cami
salonunda haftada iki gün devam eden bu sohbetler saat 19.00 da başlar 20.30
sona ererdi.
İki defa Kur’anı Kerimi baştan sona tefsir, bir
defa Buhari’nin Sahih’inin şerhi ve Hanefi fıkhından Kuduri’nin dersi
tamamlanmıştır.
Haftada iki olmak üzere 23 yılda bu sohbetlerime
devam ederken bir gün gelmediğim olmadığı gibi, bir dakika geç başladığım ve
bir dakika geç sonlandırdığım da olmadı.
Salondaki koltuklar hiç bir zaman boş kalmadığı
gibi bir buçuk saat ayakta dinleyenler çok olmuştu.
Derse başladığımda dinleyenlerden bir kaçının
saatlerine baktığını her derste görürdüm.
İstanbul trafiğini düşünün ve hiç bir dersime
bir dakika geç kalmadığımı da düşünün.
Dinleyenlerin devamlılığını sağlayan en önemli
disiplinlerdir bunlar.
Dinleyenlerin gözleri, gönül aynalarıdır.
Oradan anlarsınız hoşlanıp hoşlanmadıklarını.
Hoşlandıklarından doygunluğa erip bıkmaya
başladıklarını sezersiniz gözlerinden.
İçimizi Allah’ın Kelamı, Rasülünün Hadisleri ve
kibarların sözleriyle dolduralım.
Özümüz ne ise sözümüz o olsun.