MAHYA/YAŞAM
ALANI CAMİLER
Minarelerden
kandil yakılması ilk defa 1617 yılında Sultanahmet camiinde gerçekleştiğini
Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri kitabını yazan Mahya maddesinde haber vermektedir.
Fatih
camii müezzinlerinden Hafız Kefevinin bütün İstanbul camilerinde Mahya takması
için Sultan Ahmet irade etmiş.
Bu
sözlükte Mahya maddesinin karşısına Osmanlıcası da yazılmış.
Mim,
elif, he, ye, he harfleri aslında Mahye diye okunması gerekirken Mahya diye
meşhur olmuş.
Talat
Onay merhum Mazmunlar ında Mahye, mahiyye kelimeleriyle şairlerimizin nasıl
sanatlar yaptığını Afetlenir maddesi altında örnekleriyle vermiş.
İşin
mahiyetini öğrenelim derken o işin aslını, esasını künhünü öğrenmek
istediğimizi ifade etmiş oluruz.
Mahye
kelimesi de ay anlamına gelen Farsça Mah dan türediği düşünüldüğü gibi
Mahya kelimesi Arapça Hayat kelimesinden türetildiğini, Hayat kelimesinin
de Yaşam diye Öz Türkçeye çevrildiğini kabul ettiğimizde Camilerin
Hayat/Yaşam alanı olduğunu kabul etmiş oluruz.
Rabbimiz,
Ey iman edenler, sizi diriltecek
şeye davet ettiğinde Allah'a ve Rasülüne icabet ediniz. İyi bilin ki, Allah
kişi ile kalbi arasına girer. Ve şüphesiz onun huzurunda toplanacaksınız.
(Enfal süresi ayet 24) ayetinde bize hayat verecek, bzi diriltecek, bizi diri
tutacak yolu gösteriyor, o da Allahın ve Rasülünün davetine katılmaktır.
Mahyalar,
bizi yaşam alanına çağıran ışıklardır.
Oraya
gidebilmek için önce gönlümüze iman nurunun dolması, gönül kandilinin uyanması
gerekir.
Ayette
geçen Sizi diriltecek diye terceme ettiğimiz Yuhyiküm kelimesi Hayat
kelimesinden türetilmiş.
İslamda
İhya Hareketleri dediğimiz de İslamı yeniden gönüllerde ve toplum hayatında
canlandırmaya denir.
Ömer
bin Abdülaziz, İmam Gazali gibi diriliş hareketinin öncülerine denir.
Hatta
İmam Gazali, kitabının adını da İhya-ü
Ulumiddin/Dini İlimleri Diriltme diye adlandırmıştır.
Dinimiz,
hayat dinidir. Hayal dini değildir.
Kuran-i
Kerimimiz, hayat bilgisi kitabımızdır.
Sevgili
peygamberimiz, o kitabın nasıl yaşanacağını gösteren örneğimiz ve önderimizdir.
Gönül
kandilini uyandıralım.
Gönül
kandilimizin yağını Kuran ve sünnetten takviye edelim.
ASRI
SAADETTE GECELERİ İHYA
Ashabı
Kiram zamanında kandil var mıydı?
Ashabın
elinde tesbih var mıydı? Gibi sorularla hocaları sıkıştıran, onları zora sokan
iyi niyetli olduğu halde Kuran-i Kerimi bir defa okumayan, sevgili
peygamberimizin söz ve davranışlarını bize anlatan hadis kitaplarından birini
okumayan ancak, aldığı cevaba göre yeni sorular soran insan tipi türedi.
Eski
Yunanda bol miktarda olan bu tür insanların adı, Arapçaya çevrilirken
Sofestaii olarak geçmiş, Türkçeye de Safsatacılar diye geçmiş.
Ashab
zamanında bizim bildiğimiz kandil ve kandil simidi yoktu.
Dünkü
yazımda kaynaklarını verdiğim hadislerden öğreniyoruz ki sevgili peygamberimiz
Ramazan ayından sonra en fazla orucu Şaban ayında tutarmış.
Hatta,
Hazreti Aişe anamızdan gelen iki ayrı hadisten birinde Şaban ayında çok oruç
tutardı derken öbüründe Şaban ayının tamamını oruçlu geçirirdi diyor.
Safsatacı
yeni duyduğu bu bilgiye itiraz edip soruyor: Aynı ravi hem çoğunu tutardı
diyor, hem de Hepsini tutardı diyor ve Bu ne tutarsızlık? Diye soruyor.
Halbuki
sevgili peygamberimiz, Medineye hicret ettikten sonra Ramazan orucu da farz
kılınınca Şaban ayının çoğunda oruç tutarmış.
Aişe
anamız bunu böyle haber vermiş ashaba.
Sevgili
peygamberimiz son yıllarına doğru Şaban ayının tamamını oruçlu geçirince Aişe
anamız bu defa da bu bilgiyi haber vermiş.
Hadisleri
kendi sözü gibi kabul eden, Peygamber eğitiminden geçen Ashabı Kiramı kendi
kadar eğitim almamış olarak değerlendiren insanların, ayetleri de hadisleri de
kendi küçük akıllarının kalıbına göre şekillendirdikleri için iyi niyetlerine
rağmen doğruyu hiç bir zaman bulmaları mümkin değildir.
Sevgili
peygamberimiz zamanında plastik tesbihler yoktu ama sayı ile zikir vardı.
33
defa Sübhanella, 33 defa Elhamdü lillah, 33 defa Allahü Ekber demek vardı.
Ashab
ise bunu parmaklarıyla, çakıl taşlarıyla, bir ip üzerine attığı düğümlerle
yapıyorlardı.
Onların
kandilleri, zeytin yağıyla ışık saçıyordu, biz Edisonun ampulüyle
aydınlanıyoruz.
Dünkü
yazımda kaynağını verdiğim Hazreti Alinin rivayet ettiği hadiste sevgili
peygamberimiz, Şaban ayının on beşinci gecesinde kaim, gündüzünde saim olmamızı
emretmiş
Yani,
geceyi ibadetle, gündüzü oruçla ihya etmemizi istemiş.
Buyurun,
siz kandil demeyin, Berat gecesi de demeyin ama gecede kaim, gündüzde saim
olunuz.
Bidatlerden
uzak durun.
Dayanağı
zayıf hadis de olsa ibadet yaparsanız zarar etmezsiniz.