ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    12.06.2014


    MAHYA/YAŞAM ALANI CAMİLER

    Minarelerden kandil yakılması ilk defa 1617 yılında Sultanahmet camiinde gerçekleştiğini “Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri kitabını yazan  “Mahya” maddesinde haber vermektedir.

    Fatih camii müezzinlerinden Hafız Kefevi’nin bütün İstanbul camilerinde Mahya takması için Sultan Ahmet irade etmiş.

    Bu sözlükte “Mahya” maddesinin karşısına Osmanlıcası da yazılmış.

    Mim, elif, he, ye, he harfleri aslında “Mahye” diye okunması gerekirken “Mahya” diye meşhur olmuş.

    Talat Onay merhum “Mazmunlar” ında Mahye, mahiyye kelimeleriyle şairlerimizin nasıl sanatlar yaptığını “Afetlenir” maddesi altında örnekleriyle vermiş.

    “İşin mahiyetini öğrenelim” derken o işin aslını, esasını künhünü öğrenmek istediğimizi ifade etmiş oluruz.

    “Mahye” kelimesi de ay anlamına gelen Farsça “Mah” dan türediği düşünüldüğü gibi “Mahya” kelimesi Arapça “Hayat” kelimesinden türetildiğini, “Hayat” kelimesinin de “Yaşam” diye Öz Türkçeye çevrildiğini kabul ettiğimizde Camilerin Hayat/Yaşam alanı olduğunu kabul etmiş oluruz.

    Rabbimiz,  “Ey iman edenler, sizi diriltecek şeye davet ettiğinde Allah'a ve Rasülüne icabet ediniz. İyi bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer. Ve şüp­hesiz onun huzu­runda toplanacaksınız.” (Enfal süresi ayet 24) ayetinde bize hayat verecek, bzi diriltecek, bizi diri tutacak yolu gösteriyor, o da Allah’ın ve Rasülünün davetine katılmaktır.

    Mahyalar, bizi yaşam alanına çağıran ışıklardır.

    Oraya gidebilmek için önce gönlümüze iman nurunun dolması, gönül kandilinin uyanması gerekir.

    Ayette geçen “Sizi diriltecek” diye terceme ettiğimiz “Yuhyiküm” kelimesi “Hayat” kelimesinden türetilmiş.

    “İslam’da İhya Hareketleri” dediğimiz de İslamı yeniden gönüllerde ve toplum hayatında canlandırmaya denir.

    Ömer bin Abdülaziz, İmam Gazali gibi diriliş hareketinin öncülerine denir.

    Hatta İmam Gazali,  kitabının adını da “İhya-ü Ulumiddin/Dini İlimleri Diriltme” diye adlandırmıştır.

    Dinimiz, hayat dinidir. Hayal dini değildir.

    Kur’an-i Kerimimiz, hayat bilgisi kitabımızdır.

    Sevgili peygamberimiz, o kitabın nasıl yaşanacağını gösteren örneğimiz ve önderimizdir.

    Gönül kandilini uyandıralım.

    Gönül kandilimizin yağını Kur’an ve sünnetten takviye edelim.

     

    ASRI SAADETTE GECELERİ İHYA

    Ashabı Kiram zamanında kandil var mıydı?

    Ashabın elinde tesbih var mıydı? Gibi sorularla hocaları sıkıştıran, onları zora sokan iyi niyetli olduğu halde Kur’an-i Kerimi bir defa okumayan, sevgili peygamberimizin söz ve davranışlarını bize anlatan hadis kitaplarından birini okumayan ancak, aldığı cevaba göre yeni sorular soran insan tipi türedi.

    Eski Yunanda bol miktarda olan bu tür insanların adı, Arapçaya çevrilirken “Sofestaii” olarak geçmiş, Türkçeye de “Safsatacılar” diye geçmiş.

    Ashab zamanında bizim bildiğimiz kandil ve kandil simidi yoktu.

    Dünkü yazımda kaynaklarını verdiğim hadislerden öğreniyoruz ki sevgili peygamberimiz Ramazan ayından sonra en fazla orucu Şaban ayında tutarmış.

    Hatta, Hazreti Aişe anamızdan gelen iki ayrı hadisten birinde Şaban ayında çok oruç tutardı derken öbüründe “Şaban ayının tamamını oruçlu geçirirdi” diyor.

    Safsatacı yeni duyduğu bu bilgiye itiraz edip soruyor: “Aynı ravi hem çoğunu tutardı diyor, hem de “Hepsini tutardı” diyor ve “Bu ne tutarsızlık? Diye soruyor.

    Halbuki sevgili peygamberimiz, Medine’ye hicret ettikten sonra Ramazan orucu da farz kılınınca Şaban ayının çoğunda oruç tutarmış.

    Aişe anamız bunu böyle haber vermiş ashaba.

    Sevgili peygamberimiz son yıllarına doğru Şaban ayının tamamını oruçlu geçirince Aişe anamız bu defa da bu bilgiyi haber vermiş.

    Hadisleri kendi sözü gibi kabul eden, Peygamber eğitiminden geçen Ashabı Kiramı kendi kadar eğitim almamış olarak değerlendiren insanların, ayetleri de hadisleri de kendi küçük akıllarının kalıbına göre şekillendirdikleri için iyi niyetlerine rağmen doğruyu hiç bir zaman bulmaları mümkin değildir.

    Sevgili peygamberimiz zamanında plastik tesbihler yoktu ama sayı ile zikir vardı.

    33 defa Sübhanella, 33 defa Elhamdü lillah, 33 defa Allahü Ekber demek vardı.

    Ashab ise bunu parmaklarıyla, çakıl taşlarıyla, bir ip üzerine attığı düğümlerle yapıyorlardı.

    Onların kandilleri, zeytin yağıyla ışık saçıyordu, biz Edison’un ampulüyle aydınlanıyoruz.

    Dünkü yazımda kaynağını verdiğim Hazreti Ali’nin rivayet ettiği hadiste sevgili peygamberimiz, Şaban ayının on beşinci gecesinde kaim, gündüzünde saim olmamızı emretmiş

    Yani, geceyi ibadetle, gündüzü oruçla ihya etmemizi istemiş.

    Buyurun, siz “kandil” demeyin, “Berat gecesi de demeyin ama gecede kaim, gündüzde saim olunuz.

    Bidatlerden uzak durun.

    Dayanağı zayıf hadis de olsa ibadet yaparsanız zarar etmezsiniz.