ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    12.07.2013


     

    DOSTA DÜŞMAN, DÜŞMANA DOST OLANLAR

    Can düşmanı vardır. Bunlar için din, dil, ırk, bölge fark etmez.

    Meksikalıymış, Vietnamlıymış, Koreliymiş, Japon’muş, Türk’müş, Arap’mış hiç fark etmez.

    Askerlerinin eğitimini tamamlarken canlı hedeflerle tatbikatını yapar ve ölülerin üzerine de emir-komuta zinciriyle askerler işer.

    Din düşmanı vardır. Bunların dinli veya dinsiz olması önemli değildir.

    Din gayretiyle çıkarlarını engellemek isteyen herkesin canının alınması gerektiğine inanır.

    Irz düşmanı vardır. İffet, namus, edep, haya kelimeleri kültüründe olmayanlar, fuhuş ticaretiyle dünyanın namussuzlaşması için milyar dolarlarını harcarlar.

    Vatan düşmanları vardır. O toprak parçasının altında ve üstündeki servetlerin kendisine akması için vatanın kara bağrına çöreklediği hainler eliyle sömürüsünü devam ettirir.

    Çağdaş düşmanlar, tarihteki dobra davranan düşmanlar gibi değiller.

    Bunların dili dost, kalpleri düşman, gafil veya hain yöneticilere emirler vermek için davet ettiğinde şatafatlı karşılamalar yaparlar, “Değerli dostum” mesajları verirler ve bir sürü talimatla gönderirler.

    Eğitim yoluyla dostları ağlatan, düşmanları güldüren aydınlar üretirler.

    Bu dediğim de yeni değildir.

    Ziya Paşa:

    “Düşmanlara ahbabını “zemm” oldu zarafet”

    Dildârdan ağyâra şikayet yeni çıktı” demiş.

    Yani düşmanlara kendi dostlarını şikayet etmek zarafetin, aydın olmanın, entel olmanın şartı haline geldi.

    Düşmanın hatırını hoş etmek için dostuna kurşun sıkanlar, düşman bayrağının altında başörtüsüne savaş ilan edenler, papaz sakalını sıvazlayıp Müslüman sakalını zorla kestirenler, düşmanın oyuncağı olmuş dostlarımızdır.

    Atalarımız “Önce ar idi şimdi kâr oldu” demişler ya eskiden ayıp kabul edilen, yaparsam insan içine çıkamam denilen işler kar ve itibar getirmeye başladı.

    Dadaloğlu, bir Varsağında:

    “Dadaloğlu der ki göründü dağlar

    Aşiret kavgasın görenler ağlar

    Kendim öldüğüme kayırmam beyler

    Zalım düşman üstümüze merd olur.” Diyor.

    Kendi iç düşmanlıklarımız asıl düşmanlarımızın üzerimize gelmesine sebep oluyor.

    Mısır’da Müslümanlar, batının kendileri için bize tuzak olarak sunduğu demokrasiye göre seçimi kazanınca demokrasi tuzağını kuranlar tuzağa kendileri yakalanınca “Olmadı, tuzağı yanlış kurmuşuz yeniden demokrasi” çağrısı yaparken kendini Müslüman zannedenler de paralarıyla zalimlerin yanında yer alıveriyorlar.

    Müslümanları yönetimden indiren, yüzde sıfır virgül bir bile oy alamayacak bir Kıpti Hristiyan’ı devlet başkanı yapanları destekleme tarafına gidiverdiler.

    Ama iyi oluyor iyiii.

    Herkesin içi dışına vuruveriyor.

    Kahraman, yiğit, mücahid Müslümanları batının isteğiyle “Terörist” kabul eden, paralarının küçük bir kısmıyla cami yaptırarak iyi Müslüman olduklarını yayan insanların içi dışına çıkınca kursaklarında hangi ülkenin domuzunun yuva tuttuğunu, ne kadar domuz ürettiğini ortaya koyuveriyorlar da dost ile düşman ayrılıveriyor.

     “Allah'a ve âhirete iman eden bir toplumu, Al­lah'a ve Rasûlü'ne karşı kanun koyanlarla, Allaha ve rasülüne savaş açanlarla seviştik­lerini bulamazsın velev ki bunlar (ka­nun koyanlar, savaş açanlar) babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları olsa da” buyurmuş (Mücadele süresi ayet 22)