DİNSİZ EĞİTİMDEN DERHAL DÖNÜLMELİDİR
Dünkü yazımın başlığı “Batı Kültürü İşkenceci
Üretir” idi ve kedisinin öldüren üniversite öğrencisini yetiştiren eğitimin
kökeninin batı kaynaklı olduğunu anlatmaya çalışmıştım.
Yazım biraz ağır gelmiş.
Ben de bu yazımda örnekler vereyim dedim.
Üniversitelerde başörtülüleri üniversiteye
sokmayanların eğitim kalitesi, dünya standartlarına göre en zirvedeler.
Bu eğitimi engelleme suçunu anlı şanlı Profesörlerimiz işledi.
Bu suçu işleyenlerin arkasında avukatlıkta en
üst seviyeye gelenler durdu.
“Benden babalık gitti gayri, babalar babası
Demirel'dir” diyen ve 1993 de vurularak öldürülen İnci babanın işaret ettiği
durumumuzu hayal edin.
Okula gönderdiğiniz çocuğunuzun etrafında
dolaşan leş kargası gibi adamların uyuşturucu satanları eğitimsiz olsa da
onlara tedarik edenler bir kaç dil bilen ve yukarılarda çok saygın olan okumuş
insanlarımızdır.
En fazla değer verdiğiniz köşe yazarı kimse,
onu kimselerden sormayın.
Övenler göklere çıkarır, yerenler yerin dibine
batırır.
Siz, o insanın ayrıldığı gazete ve patronu
hakkında neler söylediğini okuyuverin ve kaç gazete gezmişse o kadar yüzünü
görüverin.
En ünlü artistlerimiz uyuşturucu partileri
düzenlemekle suçlanıyor ve bir kısmı ceza da alıyor.
Generaller hakkında düzenlenen iddianamedeki
birbirleri hakkında kullandıkları kelimeler doğru ise siz düşünün durumumuzu.
Eğer doğru değil de iddianameye yazılanlar
uydurma ise, kumpas kurulmuşsa siz, düşünün adaleti ayakta tutmakla görevli
kişilerin durumunu.
Her on yılda darbe yapacak şekilde eğitilen
Generallerimizi hatırlayın.
Hastanın yüzündeki sivilceden lüzumsuz
tahliller ve operasyonlarla devletten yüksek rakamlı paralar alan hastane
sahipleri, organ mafyasına karışan doktorlarımız ki bir çoğunun Profesör
olduğunu gazetelerden öğreniyoruz.
Kadına şiddetin dik alasını Amsterdam’ın Dam
meydanı çevresinde, Berlin’in göbeğinde nasıl işlendiğini tuzu kurularımız çok
daha iyi bilir.
Evrakta sahtecilik, ihaleye fesat karıştırma,
irtikap gibi suçları eğitimsiz insanlar yapamaz.
Baklava çalan, tavuk kaçıran ve kızartıp
yiyen, marketten sigara aparan eğitimsiz insanlarımızın hepsinin bir yılda
çaldığının bedelini eğitimli insanlarımız bir kalemde hortumla götürürler ve
demokrasi kitabına da uydururlar.
Polis sayısının devamlı artması,
Her işyeri ve her sokağa bir kaç tane kamera yerleştirilmesi
hayra alamet değil, gelen ve gelecek olan tehlikenin işaretidir.
Biz, kamerayı her insanın içine iman esası olarak taktığımız
zamanlarda hakkımızda yabancıların yazdıkları övgülerle bu gün tatmin olmaya
çalışıyoruz.
İçimizden gerçek güvenlik olan kamil imanı söküp aldılar,
dışımıza güvenlik kamerası takıverdiler.
En eğitimli insan, kameraların kontrol merkezine oturuveriyor
ve beş dakikalığına kameraları devre dışı bırakıyor, işte o beş dakikada
yapacağını yapıyor.
Teknolojiye hakim insanlarımız, yatak odalarımıza,
tuvaletlerimize ve oturma salonlarımıza gizli kamera ve böcek koymakla
görevlendirilmiş durumda.
Bütün bunların önlenmesi için kanunların sayısını artırmak,
polisi çoğaltmak, her yere kamera takmak değildir.
Tenimizin sağlığı için tabiat kanunlarına dönüldüğü, her
şeyin organik olanının kullanılması gerektiğine işaret edildiği bu günlerde
toplum vücudunun da tabiatı ve tabiat kanunlarını yaratan Allah’ın koyduğu
kurallara dönmektir.