DÖVENİME DÜŞMAN DEĞİLİM
Gerçi krizsiz gün görmedik.
Ben, krizli bir günde doğmuşum.
Sünnete uygun Ezan okumanın yasak olduğu,
Ezan okunacağında köyün dışına nöbetçi gönderilip Müslüman bir Jandarmanın gelip
gelmediğini kontrol ettiği günlerde dünyaya gelmişim.
At arabasının tekerinin ikiye böldüğü şeyin
sağında kalana sağcı, solunda kalana solcu dendiği ve kayıkçı kavgasında dayağı
halkın yediği günlerde dünyaya gelmişim.
Kaba hatlarıyla 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül,
28 Şubat darbeleri ve aralarda milleti sıra dayağından geçirme krizleri..
Bütün bu krizler esnasında Türkiye’deki
İslami gayreti fazla olanların hedefi, İmani bilgilerin yaygınlaştırılması,
kafirlerin oyununa gelinmemesi doğrultusunda idi.
Darbeler esnasında nice yiğit
kardeşlerimizin yediği darbeyi gören bazı korkaklarımız, kafire bir şey demekten
kaçınmaya, mağdur ve mazlum Müslümanlara saldırmayı ibadet kabul etmeye
başladılar.
Amerika’ya akıl vermenin kariyeri için
zararlı olacağını bildiğinden Allah’a akıl vermeye başladılar.
Kur’anı bize getiren sevgili peygamberimize
“Kur’an öyle anlaşılmaz, böyle anlaşılır, senin zamanında İnternet yoktu, biz
şimdi senden daha iyi anlarız” demeye başladılar.
Bush’a haddini bildirecek konuşma yapmanın
riski var ama Ebu Hanife (Rahmetullahi aleyh” e saldırma prim yapmaya başladı.
Milletin dinine, imanına, ahlakına, kuduz
köpekler gibi saldıranlara saygılar sunarken, bilgisi ve görgüsü oranında
İslam’a hizmet için çırpınan tarikat şeyhlerine sataşanlar türedi.
Generallerimizi, Profesörlerimizi yanıltan,
yanlış iş yaptıran yabancı güçler, bir
müddet Müslüman dövdürdükten sonra taktik değiştirip onları da dövülenlere
dövdürme işine giriyor ve biz de bu oyuna geliyoruz.
Oyuna gelme de yine devam ediyor.
Dövülenler dövenlerden intikam alma
yeminleri ediyor.
Dövdüreni gören yok.
12 Eylül’de bana haksızlık yapan bir emekli Komando
Tuğgenerali ile Bursa’da bir işadamının işyerinde karşılaştık.
Ben onu tanıdım, o beni tanıyamadı.
Hatırlattım.
-
Hiç kızgın değilsin” dedi.
-
Sen, Kur’ani Kerimi abdestsiz
eline alamazsın. Kur’ana uzanan elleri de kırarsın” deyince sevindi ve “Doğru”
dedi.
-
Ben, bu Müslüman milleti, size
kötü tanıtan ve bunları haçlı kültürüyle terbiye etmeye ikna edenlere karşıyım
ve onlara kızgınım” dedikten sonra başka konuya dalıp sohbeti koyulaştırdık.
Bu günlerde Müslüman
olan ama yanlış yapan kim olursa olsun yanlışını yalnız kulağına söyleyeceğiz.
Doğudan batıya,
güneyden kuzeye kadar dünyanın her tarafında kendi bilgisi oranında İslam’a
hizmet eden hiç bir İslami gurubun aleyhinde tek kelime kullanmamaya çalışalım.
Müslümanların
hatası amelde, kafirlerin hatası temelde.
Bizi birbirimize
düşürme konusunda son on yıl içinde yapılan faaliyetler gibisinin elli yıl
içinde yapıldığını görmedim.
Biz, kavgayı
İslami kavramlar üzerinde kızıştırırken kafirin kavramları, kavga için ayağa
kalkan İslami kavramların yerine oturmaya başladı.
Can derdine
değil, Din derdine düşelim.