BİLGİSİZ ŞUURLA, ŞUURSUZ BİLGİ
Beş duyumuz sağlıklı çalıştığı sürece hepimiz telkine açığız demektir.
Bulunduğumuz mekan veya makam bile hiç konuşmadığı halde bizim
kelimelerimizi yönlendirir.
Kızarak okuduğumuz gazetenin etkisi altında kalırız da farkına
varamayız.
Haramdır diye yemediğimiz, evimize almadığımız, hiç sevmediğimiz
uyuşturuculardan birini kızarak kullansak bir müddet bizi kendimizden geçirir.
Onun için aldığımız havaya, içtiğimiz suya, yediğimiz yemeğe dikkat
ettiğimiz gibi okuduklarımıza, baktıklarımıza, duyduklarımıza da dikkat
edeceğiz.
Ben bulaşıcı hastalıkların yaygın olduğu semte girerim, bana bir şey
olmaz diyemediğimiz gibi mikroplardan daha tehlikeli inkar mikroplarının
arasında yaşarım diyenlerin de zaman içinde ayaklarının kaydığını görürüz.
Tabiat kitabının telkinleri altı yönden gelip, beş duyumuzdan içimize
girip gönül dünyamızda sayısız bilgi ve şuura dönüşür.
Ama sınırlı ömre ve sınırlı akla sahip insanlardan gelen telkinler altı
yönün beşini kapatır ve tek yönlü ve yönlendirici, insana at gözlüğü gibi
etrafa kapalı bilgi ve şuur kazandırır.
Uyuşturucuyla, bayılmayla, telkinle şuurun altı kapısından beşi
kapatıldığı gibi, şuurun altı cihete açılan kapılarının yalnız telkinciye açık
bırakılması da vardır.
Doğulu ve batılı olmayan Nurun, Kuranın ışığında yaşayanlar,
şuurlarının altı yönünü de açık tutarlar.
Şiir, Şair, Şiar, Şuur, Şar, hepsi Arapçadır ve aynı köktendir.
Şairin fikrinin ince gülüne şiir dendiği gibi, sevgilinin zülfünün
teline de şar denir.
En iyi niyetli bilgin kişinin görüşleri sınırlıdır.
Sınırlı görüşlerle şuurlanan kişinin şuuru da sınırlandırılmış olur.
Şuurlandırıcısı öldüğünde kendini yapayalnız hisseder.
Ama onu şuurlandıran kişi Kuranla şuurlandırmış olsaydı o sevdiği adam
ölünce insan olması nedeniyle üç gün yas tutar ama Kuranla yoluna devam eder.
Sevgili peygamberimiz vefat ettiğinde ashabın bir çoğu telaşa düşer,
hatta Hazreti Ömer Peygamber öldü diyenin boynunu vururum der ama Hazreti Ebubekir
kalkar ve Muhammede tapanlar bilsin ki O ölmüştür. Allaha kulluk yapanlar da
bilsin ki O Hayy ve Bakidir der.
Aynı ağaçtan toplanan elmaları yiyen yüz kişide elmanın etkisi ayrı
olur.
Yedi yaşındaki tat, lezzet, gıda ve kokuyla yetmişindekiler aynı
değildir.
Hatta her insanın her yiyişinde de aynı değildir.
Birinci lokmanın etkisi ile onuncu lokmanın etkisi de aynı değildir.
Fikirler de öyle.
Aynı manzarayı seyreden, aynı konuşmayı dinleyen herkesin gönül
aynasında yansıyan aynı değildir.
Yediklerimizde de öyle. Kemiği zayıflayanın, kanı yağlananın, şekeri
azalan ve çoğalanın aynı maddeden aldığı ayrıdır.
Bir elmayı ısırdığımızda gözümüz elmanın renginden, burnumuz
kokusundan, elimiz dokunmasından, bedenimiz gıdasında haz alır.
Elmanın gıdası mercimek kadar küçük bir hapla da alınabilir ama elma
yemenin insana kazandırdığı faydaları veremez.
İlimle şuur da birbirinden ayırılmamalıdır.
Allah yoluna cenk edelim, şan alalım şan diyerek, davul-zurna ile şuurlanarak, şehid olma
aşkıyla Kosovaya varan Yeniçeri, yakaladığı kafire Şehadet getir bire kafir
dediğinde o kafir Ne diyeceğim diye sorunca Yeniçeri, Valla ben de
bilmiyorum der.
ŞUURSUZ BİLGİ İLE BİLGİSİZ ŞUUR ETKİDE AYNIDIR.