TAŞLARIN DİLİ
Tabiatta hangi
şey daha çoksa, onun bize faydası da o kadar çok demektir.
Bu Rabbimizin
ayarıdır.
Bize en fazla
lazım olan nedir?
Düşünün, bir
daha düşünün..
Fazla düşünmeye
gerek yok. Bu düşünme zamanı içinde bizim en fazla kullandığımız, burnumuzdan
ciğerlerimize çektiğimiz havadır.
Bize en faydalı
olan da havadır ve dünyayı kaplayan, dağlara, denizlere, çiçeklere,
böcekler...fayda sağlayan hava.
İkinci sırada su
gelir ki dünyamızın dörtte üçü sularla kaplıdır.
Sonra toprak,
daha sonra da taşlar gelir.
Yalçın kayalar
hakkında çok şey söylenmiş de çakıl taşları çok az konu edilmiş.
Halbuki bizi
anlatanlardan biri de takıl taşlarıdır.
İçimiz,
Himalaya’dan daha yüksek, Lut gölünden daha alçak girinti ve çıkıntılarla dolu.
İç dünyamız,
sulardan daha yumuşak, granit parçası çakıl taşlarından daha serttir.
Taş tarafımızı
yumuşatmak, su tarafımızı sertleştirmek tabitat müdahele gibidir.
Rabbimiz, İsrail
oğullarını tanıtırken “Kalpleri taştan katı” der.
Bu derece nesli
ve ürünü bozmaya çalışan, bozulmayanların tamamını öldürse yüreği
sızlamayanların taş kalplerini su gibi yumuşak kelimelerimiz etkileyemezse onların
taş kalplerine bir şeyler kazımak için elmas gibi Müslüman kalbi de lazımdır.
Bazı taşlara
deniz ve göllerin suyu etki etmeyebilir ama denizlerden ve göllerden daha
etkili bir damla gözyaşı nice taş yüreklileri su gibi yumuşatır.
Cehennem ateşinin
üstüne dünyanın bütün sularını dökseniz bir damla kadar tesir etmezken Allah
için akan bir damla gözyaşı cehennemdeki ateşinizi de söndürebilir.
Kabil’in eliyle
atılan ve Habil’in ölmesine sebep olan da taştır.
Hacer-i Esved de
taştır.
Kafirin mezar
taşını görünce sevinenlerden olmayın.
Onun taşlaşmış
kalbini yumuşatıp Müslüman olmasını sağlayın ve Musalladan kalkarken cenaze
namazını kıldığınız ve cennete gitmesi için dua ettiğiniz kardeşiniz olduğu
için sevinin.
Zalim Firavunun
tacındaki kıymetli taşlar, zulmü, işkenceyi temsil ederken Süleyman
aleyhisselamın yüzüğündeki taş, adaleti temsil ediyordu.
“Ben, değişmem”
demeyin.
Nerede ve kiminle
beraber olduğunuza dikkat edin.
Mezar taşıyla anılanlardan
değil, işiyle, eseriyle anılanlardan olalım.
“Olmaz,
imkansız..” gibi kelimeleri kullanmayın. Katı taşlardan ateş çıktığını görmek
için çeliği taşa vuruverin.
Vahşiden adam
olmaz demeyin, sahte peygamber Müseyleme’yi harpte Hazreti Vahşi’inin
öldürdüğünü hatırlayın.
Deniz
kenarındaki renkli çakıl taşları gibi rengarenk yaşayalım ama denizin
gel-gitleriyle birbirini yiyen çakıl taşları gibi zamanın gel-gitleriyle birbirimizi
yemeyelim.
Çakıl taşlarının
hepsinin hikayesi ayrı olduğu gibi bizim hikayelerimiz de ayrıdır ama aynı
dünyada yaşıyoruz ve aynı hızla Yaratanımıza doğru gidiyoruz.
İçimizdeki
taşları cennet Yakutuna dönüştürmek için iman ve imanın çevrelediği helal
mıntıkası içinde yaşamanın sıkıntılarına dayanmamız gerekir.
İçimizde kabaran
denizleri, Kevsere dönüştürmek için içimize midemize haram, dilimize yalan, kulağımıza
iftira ve gıybet yaklaştırmayalım.