TUTKU TUTSAKLIĞI
Her şeyin aşırısı insana zarar verir.
Biz, gücümüzü sonuna kadar kullanmakla görevliyiz.
Gücümüzü aşmamız mümkin değil ama aşmaya çalışanlar,
alçaldıklarının farkına varmadıklarından sınırı aştıklarını zan ederek havalara
girerler.
Kuranın haber verdiğine göre Firavun, ilahlığa
soyunarak alçalmış alçalmış ve teni deniz seviyesinin altına, canı cehennem
çukuruna yuvarlanmış.
Onunkisi makam tutkusu idi.
Servet tutkusuna tutulan Karunun da servetinin içinde
boğulup gittiğini haber verir Kuran-i Kerim.
Tutku tutsaklığı getiri de tutsağı bağlayan zincirler,
tutkulu kişilerde görünmediğinden tutsaklıklarının farkına varamazlar.
İzzet Molla:
Tuttuğun elbet koparır zûr-i mest-i aşk
Baksana Mecnuna kim varestedir zincirden
Aşkın elinin zoru, tuttuğunu koparır. Baksana,
Mecnunun ellerinde zincir görülmez ama tutsaktır.
Tutku, önce kişinin iradesini esir alır.
Hız tutkunlarını, yüksekten atlama tutkunlarını,
derine dalma tutkunlarını televizyondan seyrederken ayağınızın altından
kanların çekildiğini hissedersiniz.
Kin tutan lar aslında kininin tutsağı haline gelmiş
insanlardırlar.
Servet tutkunları, şehvet tutkunları, şöhret
tutkunları bol miktarda aramızda dolaşmaktalar.
Uluslararası dolaşan tutkunlar var.
Kim neye tutuluyorsa bilsin ki o tutulduğunu yaratan
var.
Onun için Mehmet Akif
Ersoy merhum:
Allaha dayan, saye sarıl, hükmüne
râm ol...
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar
yol. Diyor.
İrademizin yaratıcısına irademizi teslim etmemiz gerektiğini
şöyle ifade ediyor:
İrâdem olduğu gündür senin irâdene râm,
Bir ân için
bana yollarda durmak oldu harâm.
Farzedin bir dostunuz, iradesini servet, şehvet,
şöhret, makam, rütbe gibi bir güzele kaptırdı gidiyor.
Veya bu dünyada olması mümkin olmayan bir güzeli
hayalinde gördü ve onun için deli divane dolaşıp duruyor.
Ne yaparsınız?
Hikaye ederler, bir zamanlar şeyhler şeyhi bir adam
varmış.
Şahlar, emirler onun önünde tenlerini kırmızı halı
gibi sermeyi kendilerine şeref sayarlarmış.
Bir gün o şeyh, bir Hıristiyan güzeline gönlünü
kaptırmış.
Kızın, Hıristiyan olacaksın, kilisede üç yıl
zangoçluk yapacaksın ondan sonra seninle evlenirim şartını kabul edince bütün
müritler el ayak çekmişler.
Bir tek mürit, çocuğunu kaybeden anne gibi yanan
yürekle şeyhinin zangoçluk yaptığı ve onun görebileceği yerlerde durmuş ve üç
yıl ona eski günlerini duruşuyla hatırlatmış.
Üç yıl sonra Hıristiyan kız onunla evlenmeyince
oraları terk eden derviş, kendisini müridinin ellerine terk etmiş ve müridini
mürşid kabul ederek tekrar İslam dinine dönmüş.
İşte asıl dost, üç yıl sapık mürşidine yol gösteren
müriddir.
Dostlarınız yoldan çıkarlarsa onları sapık yolda
yalnız bırakmayın. Doğru yolda yürürken ona görünecek şekilde Hak yola geleceği
günleri hayal ederek yürekten bakın.