SICAKLARIN HİKMETİ VE
RAHMETİ
“Başkanımızla beraber ziyaretine gittik. Boğazda denize nazır bir salonda
bizi karşıladı. Ciğerleri bitmiş, eti kemiğine yapışmış. Kan kusuyordu.
Deniz kenarında balık tutan, çerçöp yakarak tuttuğu balıkları kızartıp
ayakta yiyen yaşlı ama sıhhatli birini göstererek, “Milyar dolarlarımı şu
adamın sıhhat ve kaygılardan uzak hayatıyla değişmeye hazırım” dedi” diye
nakletti bir başkan yardımcısı.
Azrail gelse de “İsteğin kabul edildi, buyurun takasa” dese kabul etmez. O
etse ailesi geri adım attırır” dediğimde başıyla onadı ve doğru söylüyorsun”
dedi.
Köylü şehir hayatına özenir ve köyde bir ev yaptırır, köylü de evini o
özentili şehirliye satar ve şehre gider.
Yazın kışı arzularız, kışın “yaz gelse” deriz.
Her mevsimin bizim için görevi vardır ve hakkıyla görevlerini yerine
getirirler.
Bu sıcaklar olmasa üzümler, incirler, sebzeler meyveler olgunlaşamazlar.
Osmanlı paşalarından biri Bağdat valisi olduğunda Temmuz sıcağına
dayanamayınca “Nedir bu sıcaklar?” diye sorduğunda “Hurma sıcağı efendimiz”
cevabını alınca “Bütün hurma ağaçlarını kesin” demiş.
Özel kalem müdürü anlatmış “Efendim bu sıcaklar ağaçlardan gelmiyor,
hurmaların olgunlaşması için bu sıcaklara ihtiyaç var” diye açıklama yapınca
“Hurmaları kesin” emrini yürürlükten kaldırmış.
Yaz sıcaklarının binlerce faydasından bir tanesi de bize cehennem
sıcaklarını hatırlatmasıdır.
Hicretin dokuzuncu senesini Receb ayında Tebuk seferine çıkan sevgili
peygamberimizin hedefinde Medine’yi işgale hazırlanan Bizans ordusunun gözünü
korkutmak vardı.
Bu sefere herkesin katılmasını istemişti.
Ama münafıklarla olgunlaşmış hurmaların çekiciliğine kapılan, onların
toplanmasını önemseyenler bu sefere katılmadılar.
Katılmadıkları gibi münafıklar sıcakların şiddetini, yolun uzunluğunu, ve
düşmanın güçlülüğünü, bu gidenleri sağ salim geri gelmeyeceklerini fısıltı
halinde yaydılar.
Rabbimiz bu olayı şöyle haber verir:
“Allah'ın Resulüne
muhalefet edip, geride kalıp oturanlar, sevindiler. Allah yolunda malları ve
canlarıyla cihat etmekten hoşlanmadılar ve: "sıcaklarda topluca harbe
çıkmayın" dediler. Deki: "cehennem ateşi daha sıcak." Keşke
bilselerdi (de geride kalmasalardı.) (Tevbe Süresi ayet 81)
“Cehennem ateşi daha sıcak”
İşte bu yaz sıcakları bizim gönlümüzü gavurluktan, ellerimizi harama uzanmaktan,
dillerimizi yalana, iftiraya, gıybete kullanmaktan, haksız yere cana kıymaktan,
başkasının namusuyla oynamaktan alıkoyar.
Çünkü, dayanmakta zorluk çektiğimizi bu sıcaklar ki Kur’anın nazil olduğu
yerde elli dereceyi bulan bu sıcakları kastederek sevgili peygamberimiz,
“Bu sıcaklarınız, cehennemin sıcağının yetmişte biridir” buyurmuş. (Buhari,
Sahih, K. Bed’ül halk, hadis no 3025)
Şarihlerin ifadesine göre “Yetmiş” rakamı çokluğu ifade içindir. Yani
cehennemin sıcağını anlatmak için “yetmişte bir” denilmiştir. Yoksa kıyaslamak
bile olmaz demişler.
Yaz sıcaklarına karşı ağaç, taş gölgeleri, şemsiyeler, vantilatörler,
klimalar kullanıldığı gibi cehennem sıcağına karşı da başta son kitap Kur’an ve
son peygamber Muhammed aleyhisselamın getirdiği ve öğrettiği imanın kalbe
yerleşmesi gerekir.
Yahudi Hıristiyan ve bütün müşriklerin kafir olduğunu ve cehenmde ebedi
kalacaklarını rabbimiz şöyle haber verir, “Şüphesiz ehli kitap ve müşriklerden olan kâfirler cehennem ateşinin
içindedirler ve ebedî olarak orada kalıcıdırlar. İşte onlar yaratılanların en
şerlisi/kötüsüdürler.” (Beyyine süresi ayet 6)
Kırk
dereceye gelmiş hastayı doktorların buz gibi bir odada soğuk suya yatırdıkları
gibi (cehennem sıcağından korunmanın yollarından biri de yeryüzünde yarım
ekmeğiniz varsa onu ihtiyaç sahibi biriyle paylaşmanızdır.
“bir hurma veya yarım hurmayla cehennem ateşinden kendinizi koruyunuz. Onu
da bulamazsanız güzel bir kelimeyle koruyunuz.” Buyurmuş. (Nesai, Sünen, K.
Zekat, hadis no 2506)
Zorda kalanın işini kolaylaştıran, fakire yardım eden, borcunu ödemede
zorlanan kişiye kolaylık gösteren bir Müslümanın da
“Zorda kalanı gözeten, borcuna zaman
tanıyan, veya borcunu siliveren kişiyi Allah cehennem alevinden korur” (Ahmet
bin hanbel, Müsned, Abdullah bin Abbas hadisi)
Cehennem ateşiyle günahlar, haramlar, ateşle barut gibi, ateşle benzin
gibi, ateşle pervane gibidir.
Rabbimiz, hahamları ve papazları haber verirken,
“Ey iman edenler,
şüphesiz hahamlardan ve papazlardan birçoğu batıl yollardan insanların
mallarını yerler ve Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü toplayıp da,
Allah yolunda dağıtmayanlara acıklı azabı müjdele.
O gün, bunlar üzerinde
cehennem ateşinde kızdırılır ve onlarla (topladıkları
haram servetle) yüzleri, yan tarafları ve sırtları dağlanır. “İşte kendiniz
için topladıklarınız; topladığınızı tadınız” (denir)” (Tevbe süresi eyet 34-35)
Haham ve papazlar
üzerinden verilen bu haber, görevi kötüye kullanan bütün hocaları ve devlet
yetkililerini de içine alır.
Teninizde haram lokma
olmasın. Cehennem çeker.
Allahın ve rasülünün
kurallarına aykırı kural koyan ve Allaha ve rasülünün etki alanını sınırlayan
insanların da cehennem ateşinde yanacağını Rabbimiz şöyle haber verir,
“Bilmediler mi ki, kim
Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, onlara sınır çizerse, onun için içinde ebedi
kalacağı cehennem vardır. İşte bu büyük bir rüsvalıktır.” (Tevbe süresi ayet
63)
Dikkat edelim, dünya
sıcakları geçici, ahiret sıcağı ebedidir. Ona göre tedbir alalım.