DEMOKRASİ EĞİTİMİ KAMPI TAHRİR VE
ADEVİYYE
Şu anda dünyanın en büyük eğitim kampı, Tahrir meydanı ile Adeviyye
meydanıdır.
Milyonlarca insan, ister komünist, ister sosyalist, ister anti
kapitalist, isterse şeriatçı olsun meydanlarda hangi sloganı atarsa atsın hiç
fark etmez, değilmi ki sloganını kendini oraya çıkarana karşı atıyor ve onun
söyleyeceği her söze kulak kabartıyor.
İşte bu kalabalıklar, kulaklarından akacak pisliğe göre şekillenecekler.
Hasan el Bennanın, Seyyid Kutubun Kurandan ilham alarak çizdiği
Yoldaki İşaretler silinmeye çalışılırken, batıla giden yollar Türkiye
üzerinden şirinleştirilmeye çalışılıyor.
Daha şimdiden Deeeemooooksiiii diye bağırmaya başladılar.
Demokrasi, yalnız seçimle işbaşına gelmek değildir.
Sizi iktidardan düşüren, Cezayirde yüzde seksen oy alan Abbas Medeniyi
Meclise katmayıp hapishaneye tıkanlar, demokrasinin ne demek olduğunu en iyi
açıklayanlardır.
Türk halkının Yörük Haydar dediği, Yahudi karşıtı, Avusturyalı siyasetçi
Jörg Haider (1950-2008) seçimi kazandığı gün, ABD, İsrail elçiliklerini
Avusturyadan çekmiş ve 14 devlet de Avusturya ile ilişkilerini keseceklerini
bildirmiş, bunun üzerine Yörük Haydarı istifaya mecbur etmişlerdi.
Bundan anlıyoruz ki Demokrasi demek, ABD nin orta doğudaki tetikçisi
İsraile dost ve uşak olmak demektir.
Seçimle yöneticileri seçmek Müslümanların ilk uyguladığı usuldür.
Sevgili peygamberimizin vefatı günü Hazreti Ebubekir, seçimle devlet
başkanlığına/Halifeliğe seçilmiştir.
İslamda seçilenler, Allahın ve rasülünün emir ve yasaklarını
uygularlar, çağlarının gereği çıkardıkları kanunlar da onlara aykırı olamaz.
Günümüzde ise Birleşmiş Milletler kurallarına, Kopenhag değerlerine aykırı kanun çıkamaz ve
milletvekilleri özgür iradeleriyle bu iki standarda uyarlar.
Geceleri Teheccüd namazını da kıldığına inandığım hukukçularımız, Anayasa
ve yasaları çıkarırken Allahın kitabına, rasülünün sünnetine bakamaz.
Batıl kriterlerine aykırı olmaması için iliklerine kadar bütün
hücrelerini de harekete geçirir ve bununla da iftihar eder.
Hatim inmek için okur Kuranı ve hiç bir zaman uygulanmaması için
okuduktan sonra kapatır ve duvara asıp altında yatar.
Halkının yüzde doksan sekizi Müslüman olan ülkede ana kitabımız Kuran
ana ders kitabı olması gerekirken seçmeli dersler arasına alınması da iftihar
vesilesi oldu.
Türkiye örneği bundan sonra daha sık gündeme getirilecek.
Hapishaneden korkanlar, makamının gitmesinden endişe edenler,
ticarethanesine müfettiş gelmesinden tedirgin olanlar, Seyyid Kutubun haliyle
Türkiyeden birinin halini gözler önüne getirenler, ölümden korkup sıtmanın
titretmesiyle işkence çekerek, dinden uzaklaşarak ölecekler.
Türkiyede eski tüfek yazar-çizer ve siyasilerimiz on yıldır ağızlarına
ve kalemlerine Kafir kelimesini almadıkları gibi Allahın Beyyine süresinde
hepsinin cehennemlik olduğunu söylemesine rağmen bunlar, Yahudi ve
Hristiyanları cennete göndermenin alt yapısını fetva ile tamamladılar.
Yarın ahirette cennette beraber olacağımız insanlarla bu dört günlük
dünyada kavga etmenin ne anlamı var. Alsınlar, çalsınlar, vursunlar, kırsınlar,
yönetsinler, bizi adam etsinler, adam yerine koyup bizi öldürsünler, köleliğe
kabul etsinler mantığı yerleştiriliyor.
Kafir olmaktansa ölmeyi tercih ederim inancıyla hareket edelim.
Ya ol, ya öl diyelim.