ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    20.05.2014


    İSLAMİ EĞİTİMDEN GEÇMENİN FARKI

    Afrika ülkelerine yardım götüren vakıflarımızın elemanları bayramlaşmayı Türk Büyükelçilinde yaparlar.

    Büyükelçi, çarşıda gördüğünüz zencilerin arasında bir kaç tane beyaz insan, batıdan gelip burayı sömürenlerdir.

    Madenini, ormanını, hayvanlarını, çok ucuza alıp götürüyorlar.

    Onlar sömürmek için buradalar, sizler kazandığınızı dağıtmak için buradasınız.” Diyor.

    Dünyanın ve Türkiye’nin her tarafına yardım götüren vakıf kuruluşlarının üç tanesini hatırlamaya çalışın.

    Üçünü hatırladınızsa kurucuları hakkında bir araştırma yapınız.

    Alacağınız sonuç, hepsinin kurucuları İslami hassasiyeti yüksek olan insanlarımızdır.

    Yetmişli seksenli yıllarda fakirlik edebiyatı yapanların kasalarından beş kuruş çıkmıyor.

    Sağcı ve solcu hükümetler döneminde ihale kapma peşinde koşuyorlar.

    Uzağa gitmeye gerek yok.

    Bulunduğunuz köy veya mahallede, hatta sizin sokakta mahalle sakinlerinin yardımına koşanları gözünüzün önünden bir geçiriniz.

    Onda sekizi İslami gayreti olan insanlardır.

    Evinize en yakın öğrenci evi, yurdu, kursu ve bursuyla ilgilenenlere bir bakıverin.

    Hemen hepsi İslami hassasiyeti biraz ölmemiş insanlarımızdır.

    Gezi olaylarında camide içki içenler demeyeyim, çünkü müezzin “Ben görmedim” dedi ama bütün televizyonlarda ayakkabı ile girdiklerini gördük.

    Ama Soma’da kömür madeninden canlı ve yaralı çıkmayı başaran doğulu bir vatandaşımız devletin sedyesini kirletmeyeyim diye kömür karası çizmesini çıkarmaya teşebbüs ederken gördük televizyonlardan.

    Edepliyle edepsiz arasındaki farkı siz fark ediniz.

    Ergenekon, Balyoz davalarında tutuklayan hakimler haklıysa Türkiye’nin en yüksek makamındakiler bu yanlışları niçin yaparlar? Diye sorulur.

    Eğer onlar suçsuzsa onlara bu kumpası kuran eğitilmiş insanlarımızın eğitiminde eksik olan nedir? Diye sorulması gerekmez mi?

    Emekli Genel Kurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ, “Biz de hata yaptık” demişti.

    Hatırlamıyorsanız Google amcaya sorun neler söylemiş okuyuverin.

    Dünya insanının eğitiminin temelinde olması gereken İslam, bu ülkenin insanlarından uzak tutulması için Kur’an ve Sünnetin, hayatlarından uzaklaştırılması için yapılanlarda hiç hata yapmamışlar.

    Ege denizinin kenarındaki bir ilçede verdiğim konferanstan sonra bir otelin lobisinde çay içerken şehrin en saygın doktorlarından biri “Sayın hocam, uyuşturucuyla mücadelede dini devreye sokmaya hiç gerek yok. Eğitim, eğitimle bu halledilir” dedi.

    “Sen, doktorsun. Sana göre Şarap, Rakı, Wiski, Votka, esrar, afyon hepsi uyuşturucu mu” dedim “Evet, hepsi uyuşturucudur” diye cevap verdi.

    “Peki, Türkiye’de istediğin kurumdan seçerek yüz tane eğitimli insanın adını bir listeye yaz ve onlara soralım “Uyuşturucu kullanıyor musunuz” diyelim. Sonuç nasıl çıkar?

    “Yüzde altmışı sarhoş çıkar” dedi.

    Hiç araştırmaya ve seçmeye gerek yok en yakın camiden başlayarak sırayla yüz tane cami imamına veya müezzinine sorun bir tanesi uyuşturucu kullanmazlar neden?

    “Hocam ben kaybettim.” Dedi.

    Konya’da Üniversite yokken iki tane enstitü vardı.

    Yüksek İslam Enstitüsü

    Selçuk Eğitim Enstitüsü.

    İkisinin okulu da Konya Yeni Meram yolunda ve yan yana idi.

    Aralarında bir metre yüksekliğinde duvar vardı.

    Birinde her gün kavga, kargaşa, yaralama ve arada bir öldürme olayı olurdu.

    İslam Enstitüsünde ise yalnız derslere çalışmak ve ülkeyi adalet içinde yönetmek için hazırlık vardı.

    Bunlar 70 li yıllarda kaldı denebilir.

    Bu sene Ankara’da eğitim yapan, aynı yaşta kanı deli deli akan öğrencilerin bir kısmı Orta Doğu Teknikte okuyorlar ve bu sene Ankara’ya ve vatandaşın arabasına, dükkanının vitrinine, iş kaybına...verdiği zarar yüz milyonları tutarken, aynı şehirde eğitim yapan İlahiyat Fakültesi öğrencileri Ankara halkına nasihatler ederek, konferanslar vererek, çocuklarına Kur’an eğitimi vererek halka hizmete devam ediyorlar.

    Çağımızın hastalıklarından biri de boşanma olaylarıdır.

    İslam’a göre yaşamayanlar ile yaşayanlar arasında bir kıyaslama yapıverin.

    İstanbul’daki İlahiyat fakültelerinde öğretim üyesi olan Profesörlerle, Boğaziçi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi profesörlerinin iletişimi çok iyi bilmelerine rağmen iki fakülte arasındaki boşanma rakamlarını kıyaslayıverin.

    İslami eğitim alanlar arasında da yanlış işler yapanları gözünüzün önüne getirerek itiraz etmeyin.

    Yüzde kaçının yanlış yaptığı önemli.

    İslami eğitim almayanların yüzde elli biri yanlış yapıyorsa, İslami eğitim alanların da yüzde yirmi beşi yanlış yapıyorsa tercihimiz yüzde yetmiş beş doğru yapan olur ve o yüzde yirmi beş yanlışın da düzeltilmesi için çalışılır.

    Gerçi hepimiz, istisnasız nesilleri ve zirai mahsulleri bozan batı eğitiminden geçiyoruz.

    Hepimiz iyi niyetlerle kurtuluş arayışındayız.

    Öyle ise aklımızı bazımıza alıp İslami eğitime ağırlık verelim.