KAFİR
ANA-BABAYA BİLE İYİ DAVRANMALI
Küçük
oğlu bayramın birinci günü babasına telefon ediyor: “Baba, bayramlaşmak için
sizin eve geldiğimizde ben, ağabeyim ve sen, bir odada oturacağız. Annem,
yengem ve benim hanım öbür odada oturacaklar. Kabul ediyorsanız geleceğiz,
yoksa gelmeyeceğiz.”
Üst
makamlara göz diktiğinden kapalı olarak aldığı hanımın başını açan bu küçük
delikanlı, hanımını herkese gösterirken yalnız ağabeyine göstermemeyi takva
olarak kabul ediyor.
İstanbul
üniversitesinde okurken, tanıştığı iyi arkadaşlar vesilesiyle namaza başlayan
bira dahil uyuşturuculara son veren ve bu durumundan çok memnun olan bir
delikanlı: “Hocam, babam Ankara’da üst düzey bir yetkili. Benim bu dönüşümden
rahatsız. Annem içinden memnun ama evde huzursuzluğa sebep olacağından, annem
de rahatsız. Ben ne yapayım?” demişti.
Ben
de: “Oğlum, Türkiye’de doğup büyüyen Müslüman ailelerin çocukları kıpkızıl
komünist olsalar da, kapkara ateist dinsiz olsalar da düşüncelerinin ve
davranışlarının yüzde kırk beşini İslâm kültürü yönlendirir. Babanın iç dünyası
da annen gibi senin bu dönüşünden memnun ama senin istikbalini düşünerek
rahatsız olmakta. Sen, onun bunun dediğine bakma. Bizi Kur’an ve Kur’anın
yönlendirdiği Allah rasülü yönlendirir.
Mekke’nin
ilk yıllarında Müslüman olan Sa’d bin Ebi Vakkas, Müslüman olduğunda on yedi
yaşında idi. Annesi Hamne: “Eğer sen bu Müslümanlıktan dönmezsen ben de
yatmayacağım, yemeyeceğim, içmeyeceğim, ölünceye kadar güneşin altında
kalacağım” der ve grevine başlar.
Annesini
çok seven Sa’d, sevgili peygamberimize gelir ve durumu bildirir. Kendiliğinden
karar vermeyen peygamberimiz sessiz kalır ve Rabbinden yol göstermesini ister.
Bunun üzerine:
“Biz
insana, anne-babasına karşı (iyilik yapmasını)
tavsiye ettik. Annesi onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşımıştır. Onun sütten
ayrılması iki senede olmuştur. Bana ve anne-babana şükret, dönüş banadır
diye tavsiye ettik.” (Lokman süresi ayet 14)
“Hakkında bilginin olmadığı şeyi, bana ortak koşman için, anne ve baban
seni zorlarsa, sakın onlara itaat etme. Bu
dünyada onlarla iyi geçin ve bana yönelenin yoluna uy. Sonra dönüşünüz
banadır. Yaptıklarınızı size haber veririm.” (Lokman 15)
“Biz insana, anne ve babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik. Eğer annen,
baban bilgisizce, bana ortak koşman için çalışırlarsa, onlara itaat etme.
Dönüşünüz banadır. Yaptıklarınızı ben size haber vereceğim.” (Ankebut süresi
ayet 8)
Anne
ve babalarımızın bize emrettiği içki, rüşvet, haram lokma, hortumlama, zina,
kumar, yalan, iftira gibi emirlerini tutmayacağız ama “Bu dünyada onlarla iyi geçin” emrine uygun hareket edeceğiz. Kaldı
ki, sizin anne ve babalarınız ameli eksik olsa da temeli yani imanı sağlam insanlar.
Sen
evinize gittiğinde onlara karşı eskisinden daha sevgili, daha saygılı, ve daha
hizmet ehli olacaksın. Sabah namazına kalktığında kapıları gıcırdatmadan ve
onları uyandırmadan namazını kılacaksın. Senin bu nezaketin ve hizmetin onlara
da sirayet edecek ve temelde beraber olduğunuz gibi amelde de beraber
olacaksınız” demiştim.
Kur’an,
müşrik anneye karşı bile iyi davranmayı emrediyor.
“Benim
liderim İslâm’a hizmet ediyor. Benim babam da namazını kılıyor ama benim
üstadımı sevmiyor. Benim üstadımı sevmemek, İslâm’ı sevmemektir. İslâm’ı
sevmeyen de kafir olur. Öyle ise benim babam kafirdir.” Mantığı İslâm’a aykırı
bir mantıktır.
Rabbimiz
Hucurat süresinin dokuzuncu ayetinde “Eğer mü'minlerden iki taife bir biriyle
harp ederlerse, aralarını düzeltin…” (Hucurât süresi ayet 9) buyururken
birbirine kılç çeken Müslümanların iki tarafına da Mü’min kelimesini
kullanıyor.
Hz.Ali
(R.A.), Haricilerle yaptığı harbin sonunda “Bunlar kafir mi?” diye sorana “Hüm
ihvanüna, beğav aleyna= Onlar, bize baş kaldıran kardeşlerimizdir” diye cevap
verir.
Annesi
veya babası veya her ikisi, Yahudi, Hıristiyan, Budist, Komünist, Ateist olan
kardeşlerim, Anne ve babanıza karşı “Öfff” bile demeyeceksiniz.