ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    22.02.2013


    Nefes Deyip Geçmeyin

    Bir an durunuz ve aldığınız nefese yoğunlaşınız.

    Nefesin yerini tutabilecek dünya nimeti var mı onu düşününüz.

    Oruç tutarken bir müddet yiyecek ve içeceklere ara verebiliyoruz.

    Ama nefese ara veremiyoruz.

    Şeyh Sadi Şirazi’nin Gülistan isimli eserinin önsözündeki “Her nefeste iki nimet vardır. Her nimet için de şükür lazım” hikmetini, şair Nahifi:

    Şükreyleyemem bir nefesin nimetine

    Her bir nefes etsem sana bin hamdü sena” diye şiirleştirmiş.

    Muallim Naci bey de her nefesin şükrünü yerine getirmeye çalıştığını ifade etmek için:

    “Hak-perestim arzı ihlas ettiğim dergah bir

    Bir nefes tevhidden ayrılmam Allah bir” demiş.

    Aldığınız her nefeste canınızda, teninizde kanınızda ne güller, ne sümbüller, ne karanfiller açtığını göremeseniz bile nefes alırken tattığınız ferahlık ile verirken tattığınız mutluluk  nefesinizin can ve teninizde meydana getirdiği bahar havasıdır.

    “Ama ben bu tadı almıyorum” diyorsanız hemen ağzınızı kapatınız, elinizle burnunuzu kapatınız ve nefes nimetini içinize bir müddet almayınız.

    Yüz elli kadar üniversite öğrencisiyle güzel bir salonda sohbet ederken kendilerine “En çok sevdiğiniz üç nimeti hatırlayın” dedim.

    Bir dakika sonra “Nefes nimetini hatırlayanlar parmak kaldırsın” dediğimde üç kişi parmak kaldırdı.

    Nefes nimeti neden hatırlanmaz?

    Parayla satın alınmadığından.

    Kimsenin tekeline verilmediğinden.

    Kanuni Sultan Süleyman anlamış nefesin ne demek olduğunu.

    Yemen’den Viyana’ya kadar dünyanın nimetlerine sahip bu kudretli sultan:

    “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

    Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” diyerek hiç bir devletin, saltanatın bir nefes sıhhat gibi olamayacağını yaşayarak söylemiş.

    Okullarda canımızın bilgi gıdasını aldıktan sonra tenimizin taze gıdasını da almak için teneffüse çıkarız.

    En değerli, en kıymetli, en lezzetli yer, mal veya eşyayı anlatırken kullanılacak en güzel kelime de “Nefis” kelimesidir.

    Aldığınız her nefes, kanınızda güller açtırırken verdiğiniz her nefes size ferahlık verir ama çıkanı bir görebilsek içinde neler vardır neler.

    Nefs ile nefes aynı kökten türemişler.

    Nefsimizi şeytani havalara kaptırırsak bizi cehenneme uçurur.

    Nefesimizi kirli havalara kaptırırsak bizi hastahanelere düşürür.

    Nefes tüketerek kazandığımız koltukları insanların nefesini kesmede kullanırsak da düşeriz cehennemin en dibine.

    Edebiyatta dini içerikli “Nefes” ler söylerken nefesi yaratana isyan edilmez.

    Nefesiyle para kazananlar, nağmelerinde bülbül gibi Hakkı söylemelidirler.

    Yoksa, cehennemde cezası, zehirli dumanlar içinde nefesinin kesilmesi olur.

    Hava durumunu öğrenerek çıkar yola hava ve deniz araçları.

    Havanın şiddetli esmesi her şeyi alabora ediverir.

    En büyük gemileri karpuz kabuğu gibi sallar, en büyük uçakları yaprak gazeli gibi gökten yere çarpar.

    Ama ben size en tehlikeli kasıragalardan daha tehlikelisini söyleyeyim, o bizim boğazımızdan gelen nefesin anlamlı sese dönüşmesidir.

    Bush boğazından gelen “Haçlı seferleri başlasın” havasının sesi iki milyon insanın ölmesine sebep olduğu gibi hala ölümler devam ediyor.

    Dünyadaki milyarlarca “Boşboğaz” dan daha tehlikeli oldu Bush boğazından gelen bu ses.

    Tsunami de bu kadar insan ölmemişti.

    Her haber saatinde gönül açıcı haberler yerine her gün her saat politikacıların zehirli nefesleri solutuluyor kulaklarımızdan.

    Kavga çocuklarıyız hepimiz.

    Cumhurbaşkanı, Başbakanlar, hepimiz karakol eğitiminden geçtik

    Düşmanımızı kendi halkımızdan seçmeyi öğrettiler okullarımızda.

    Gül devrini göstermediler ki, halkımızı güldürelim.

    Ağzından kan gelirken “Kızılcık şerbeti içtim” diyerek acısıyla sevdiklerini acıtmama edebi öğretilmedi.

    Rakipleri överek de yükselebileceğimiz tavsiye edilmedi.

    Danışmanlar: “Rakibi ne kadar alçaltırsan sen o kadar yükselirsin” dediler, adamların ayaklarını yerden kestiler.

    İkisi de tehlikeli.

    Nefesler sayılı.

    Her insanı yükseltmekle görevliyiz biz.

    Hayvanlık derekesine düşenleri insanlık derecesine yücelteceğiz.

    İsa (aleyhisselam) nefesli olamayız ama canlı cenazeleri diriltebiliriz.

    Bu konuda en değerli ve geçerli sermayemiz Rahmani eğitimden geçmiş nefeslerimizdir.

    İsraf etmeyelim, iyi kullanalım.