ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    22.11.2013


    KULA KULLUKTA ISRAR NEDEN

    Her gün namazda okuduğumuz Kureyş/Li ilafi süresinde Rabbimiz, bizim en fazla ihtiyacımız olan Kulluk, Kaynaşma, Ekonomi, ve Güvenliğe dikkat çeker.

    “Fe’l-ya’büdü” emriyle kula kul olmayı yasaklar.

    Hiç bir insanın ve insanlar gurubunun diğer insanların ne yapacağını ve ne yapamayacağını belirleme hakkının olmadığını, ancak insanı yaratan, kalbini, kanını ve kalıbını yönetenin bu yetkiye sahip olduğunu bize bildirir.

    Yedi milyar insanın kucaklaşmasının (İlaf/Ülfet) yolunun bu yedi milyarı yaratanın kurallarıyla olabileceğini, bu gün Rusya, Amerika ve Çin gibi ülkelerin büyüklüğüne bakarak onların koyduğu kurallara göre hareket edenlerin hali pür melali ortada.

    Ekonomik yönden adaletin, Allah’ın kurallarına göre hareket ederek sağlanacağını bildiri Kureyş süresi.

    Güveliğin de Ka’benin Rabbine kul olmakla sağlanacağını bildiri.

    Mecliste gurubu bulunan partilerin hepsini ittifak ettiği bir konu var o da 1980 Anayasasının değişmesidir.

    Değişmesinde anlaşıyorlar, nasıl değişeceğinde anlaşamıyorlar.

    “Cuntanın hazırladığı yasadır bu” demede birleşiyorlar, cuntaya uymada yine birleşiyorlar.

    Cunta: “Bakın halkın yüzde yüzü bir araya gelseler benim yazdığım bu anayasanın baştan üç maddesini değiştirmeyecektir, değiştirme teklifini dahi yapmayacaktır” anlamına gelen Dördüncü maddesinde “Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.” Diyerek o çok beğendikleri demokrasiyi ayaklar altına almasına rağmen bir çok hukukçu milletvekili de o maddelere dokunmamakta anlaşıyorlar.

    Bu Anayasanın ne olduğunu, bu millete nasıl bir zarar vereceğini 1981 de hisseden gönlü pırıl pırıl, Hakka ve halka yana olan insanlarımız vardı.

    Ve onlar, bu Anayasaya yüzde doksan sekiz hayır dediğinde Türkiye’nin ve batının dikkatlerini üzerine çekmişti.

    Fakir ve eğitimsiz insanların beldesi olarak acele yayın yaptılar ve hemen muhabirlerini yola çıkarıp belde hakkında kötü haberler yazmalarını da tenbih etmeyi ihmal etmediler.

    Sosyalogları konuşturdular ve “Efendiiiiim, geri kalmışlık psikolojisiniiiiiiiin yansımasııııı olabiliiiiiiir” gibi yorumlar yaptırdılar.

    Gittiler ve gördüler ki, Belde nüfusu üç bin civarında.

    Belediyelik. Bir tane kahvehane var. Kahvehanede kumar oynamazlar. Ezan okununca namaza giderler.

    Çatılarda televizyon anteni yok.

    Kahvehanede bir tane var  o da yalnız haberleri dinlemek için.

    Her evin önünde otomobil var.

    Evler güzel, sokaklar temiz, insanlar nazik ve kibar.

    Müsafirperler.

    Beldede fakir insan yok.

    Belediye başkanı, hem Medreseden icazetli hem Mektepten diplomalı.

    Suç oranı sıfır.

    Milli nizam partisinden beri Belediye başkanı hep Milli görüşten seçilmiş.

    Buyurun, Kureyş süresinin tefsirini bir Mahmut Toptaş’ın yazdığı “Şifa Tefsiri” nden okuyun bir de Kendirliyi görün.

    İnsanlık ne istiyor?

    Özgürlük, Can, mal ve namus güvenliği,

    İnsanca yaşayabilecek maddi imkanlar,

    Adem aleyhisselamın çocuklarının kaynaşması.

    Bütün bunları sağlayan bir sistem varken neden hala kula kullukta ısrar ediyoruz?