SAİD RAMAZAN el BUTİ ÖRNEĞİ
Sevgili peygamberimizin dualarından en çok tekrarladığım başta Seyyidül
İstiğfar duasıdır, ikinci olarak da Rabbi, lâ tekilnî, ilâ nefsî, tarfete
aynin/Rabbim, bir göz açıp kapayıncaya kadar beni bana bırakma duasıdır.
Tenimin yönetimini bir anlığına bana bıraksa bütün vücut darmadağın olur.
Tırnağın gıdasından, saçın gıdasına kadar, beyinden kılcal damarlara
kadar her hücremizin nerede olduğunu ne kadar ihtiyacı olduğunu bilmeyiz.
Vücudumuzu Allahtan başka hiç hastahanenin en değerli doktorlarının
yönetmesine bile bırakmayız.
Tenimizin düşmanları olduğu gibi gönlümüzün düşmanları daha gizli, daha
katı ve tehlikelidir.
Her şeyin haramını isteyen nefsimiz de dıştan gelecek düşmanlara kapı
açıveren işbirlikçidir.
Onun için bir anlığına tenimizi ve canımızı Allahtan başkasına, hatta
kendi nefsimize bile teslim etmeyiz.
Edersek ne olur?
Nefsimizin isteklerini tatmin edenlerin yanında oluruz.
Gece namazı kılsak bile gündüz
dinime düşman olanların yanında yer alarak Müslümanlara karşı tavır alabiliriz.
Nefsimiz de bu yaptığını İslami terimlerle allar pullar ve yaptığımızın
İslama göre doğru olduğunu bize yutturur.
Hatta bu konuda fetva verebilecek çok fetvatör de bulnur.
Camide imam olursun ama nefsimizin isteklerini karşılayanların
isteklerini Rabbin emir ve yasaklarının önüne alarak, din adına yapılması
gerekenleri yapmayarak camileri İslamı engelleme mekanları haline
getirebiliriz.
Müftülük makamını da aynı gayeler için kullanabiliriz.
Hatta İslami ilimler Fakültesi dekanı olursun o fakültede yetiştirdiğin
öğrencilerle İslamın önünü kesecek ve nefsimizin isteklerini tatmin edenin
koltuğunu ayakta tutacak askerler yetiştirebiliriz.
Kuran kursunda Fatihayı ezberletirsiniz ama İyyake nabüdü/Biz ancak
sana kulluk ederiz anlamına geldiğini, kulun kula kul olmaması gerektiğini,
Kurana aykırı kriterler kimden gelirse gelsin ona uyanlar onun kulu olduğunu
anlatmamak üzere yetiştirilmişiz.
81 ilin, 957 ilçenin, 35 bin köyün
en merkezi yerinde camiler vardır.
Anahtarı imamlarımızın elindedir.
Hiç bir kurum, kuruluş, şahıs, klik, parti, meşrep böyle bir imkana sahip
değildir.
Ama il ve ilçe merkezlerindeki Ulu camiler asli görevini yapmaktan uzak
olduğunu üretiminden anlıyoruz.
Bakınız, İslam aleminin en saygın bilinen alimlerinden Said Ramazan el
Buti, Mücahitlerin yanında değil, elli yıldır Müslümanlara kan kusturanların
yanında yer almış, yanında yer aldığı zalimlerin bombasıyla mı yoksa
muhaliflerin bombasıyla mı öldürüldüğü kesinlik kazanmamıştır. Muhalifler, O
bölgenin Esedin bölgesi olduğunu, camileri bombalama işi de onun işi olduğunu
söylediler.
Kimin öldürdüğünü bilemeyebiliriz ama kimin safında olduğunu kendisi
açıklamış, Mücahitleri asi olarak ilan
etmiş ve Esedin safında iken öldürülmüş. Beşşar da timsah göz yaşlarıyla
adamının ardından ülke genelinde bir gün yas ilan etmiştir.
Sevgili peygamberimiz, Bir topluluğun
karaltısını/Kalabalığını çoğaltanlar o topluluktan sayılırlar buyurmuş.
(Deylemi, İbni Mesuddan rivayet ediyor. Kenz-ül ummal 9/36 hadis no 24735,
İbni Mübarek ise Zühdünde Ebu Zerrin-il Ğıfarinin sözü olarak vermiş. Ebu
Yala, Müsnedinde İbni Mesuddan Efendimizin sözü olarak rivayet etmiş. (Bak
Nasb-ur Raye 4/403)
Gönlü sevgili peygamberimizle olup ta
parası ve silahıyla peygamber düşmanlarının yanında olanlar bu hadise dikkat
etsinler.
Vaazlarım genellikle, Sultanahmet camii,
Çemberlitaştaki Atikali paşa camii ve Cağaloğlundaki Cezeri Kasım Paşa camii
olması nedeniyle, Cantaş yayınevinin de Sultanahmette olması sebebiyle meydanı
ve meydanda olan güzellikleri iyi bilenlerdenim.
Bazı kötü olaylar da olsa da çoğunlukla
iyilikler daha fazladır.
Çoğunlukla İncili çavuş sokakla Halide
Edip Adıvar parkında vakit kurşunlayan
bir kimsesiz vardı.
Elbisesi yağlı tulum gibiydi kirden yağmur
içine geçemezdi.
Saçları kaç yıldır yıkanmadığından keçe
gibi olmuştu.
On yılı aşkın oralarda yaşadı.
Elinde şarap şişesi hiç eksik olmadı.
Bakkala sordum, devamlı bu şişeyi kim alıveriyor?
Dedim, içkili restoranın sahibinin devamlı verdiğini söyledi.
Şişe bitince kapıya dikilirmiş, içeri
girmesine fırsat verilmeden kapının dışında bir şişe daha verilirmiş.
İçeri girerse havasını temizlemek bir
müddet mümkin olmazmış
Ağzından içmesini bilirdi ama kaç yıldır
yıkanmayan pantolonu hep ıslak olurdu.
İşte bu adam bir kaç yıldır görülmez oldu.
Ne olduğunu nereye gittiğini de bilen
birini görmedim.
Bir kimsesiz daha vardı.
Tramvay durağının yanındaki kaldırımda
durur, kimseden istemez, verilirse alırdı.
Kılık kıyafeti biraz öncekiyle aynıydı ama
elinde şarap şişesini hiç görmedim.
Bir gün yine aynı kaldırım üzerinde
küçücük bir tezgahın arkasında tertemiz elbiseli bembeyaz gömlekli, saçları briyantinli
bir satıcıyı görünce tanıdığım birine benzettim.
Yanına yaklaştım, bir şeyler satın aldım.
Adamı tanıdım. Paranın biraz büyüğünü
verdim, paranın üstünü verirken kırk yıllık kasa görevlisi kıvraklığıyla üstünü
geri verdi.
Kimin yaptığını öğrenemedim ama adsız
kahramanlardan biri, ona en güzelinden bir takım elbise almış.
Onu hamama götürmüş.
Tepeden tırnağa temizledikten sonra
giydirmiş ve berbere götürüp kaç yıldır uzayan saçlarını kestirmiş.
Onun önündeki tezgahı hazırlamış ve
kaldırımın üzerine bırakıvermiş.
Biri her gün balık yedirmiş, diğeri balık
tutmayı öğretmiş.
Delilerle uğraşacak zaman değil demeyin.
Can taşıyan herkese yapılan yardımın
sevabının çok büyük olduğunu bilelim.
Rabbin rızasını her yerde aramaya devam.